mehmet akif ersoy un hayatı kısa kompozisyon

İstiklal Marşı'mızın şairi Mehmet Akif Ersoy'un hayatı birçok sıkıntıyla geçti. Devlete hizmet etmek için ülke ülke gezen Ersoy, vatan ve millet sevgisini kağıda en iyi döken İlköğrenimini Fatih'te Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde başlayan Mehmet Akif Ersoy, ortaöğretimini Fatih Merkez Rüştiyesi’nde başladı (1882). Bir yandan da Fatih Camii'nde Farsça derslerini takip etti. Dil öğrenme ilgisi ona Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızcada eğitimi boyunca hep önde olmasını sağladı. Rüştiyeyi Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan İstiklal Marşı yurdumuzun milli marşıdır. Türkiye devleti ve milletinin bağımsızlığını simgeler. Toplamda 10 kıtadan oluşur. 1921’de MehmetAkif Ersoy'un Hayatı hakkında Türkçe bilgi: Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı'nın şairi. Mehmet Akif Ersoy, Mehmet Ragif, (d. 20 Aralık 1873, İstanbul - ö. MehmetAkif Ersoy Biyografisi. İstiklal Marşı 'nın güftekarı, şair ve yazar. Mehmet Akif Ersoy, 20 Aralık 1873 'te İstanbul 'da doğdu. Babası Fatih Medresesi müderris lerinden Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Devleti 'ne bağlı Arnavutluk 'un İpek kazasına bağlı Şuşise Köyü'nden İstanbul'a gelmiş, annesi Emine Cemile Hanım nama nama terminal pada kunci kontak 6 terminal. İstiklal Marşımızın yazarı olan milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un hayatı son günlerde merak edilen konulardan biri. Peki, Mehmet Akif Ersoy kimdir? Mehmet Akif Ersoy ne mezunu? Mehmet Akif Ersoy kaç yılında vefat etti? Mehmet Akif Ersoy kimdir? Mehmet Âkif Ersoy 20 Aralık 1873 doğmuştur ve 27 Aralık 1936 yılında vefat etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin KKTC ulusal marşı olan İstiklâl Marşı'nın yazarıdır. "Vatan Şairi" ve "Milli Şair" unvanları ile anılır. İstiklâl Marşı'nın yanı sıra Çanakkale Destanı, Bülbül ve 1911-1933 yılları arasında yayımladığı yedi şiir kitabındaki şiirleri bir araya getiren Safahat en önemli eserlerindendir. II. Meşrutiyet döneminden itibaren Sırat-ı Müstakim daha sonraki adıyla Sebil'ür-Reşad dergisinin başyazarlığını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında milletvekili olarak 1. TBMM'de yer almıştır. Doğumu ve çocukluk yılları Mehmet Âkif Ersoy, 1873 yılının Aralık ayında İstanbul'da, Fatih ilçesinin Karagümrük semtinde Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi. Nüfusa kaydı doğumundan sonra babasının imamlık yaptığı ve ilk çocukluk yıllarını geçirdiği Çanakkale'nin Bayramiç ilçesinde yapıldığı için nüfus kağıdında Âkif'in doğum yeri Bayramiç olarak görünür. Annesi Buhara'dan Anadolu'ya göç etmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım; Arnavut kökenli babası ise Kosova'nın İpek kenti doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından İpekli Tahir Efendi'dir. Mehmet Tahir Efendi, ona doğum tarihini belirten "Ragîf" adını verdi. Babasının vefatına kadar Ragîf adını kullansa da bu isim yaygın olmadığı için arkadaşları ve annesi ona "Âkif" ismiyle seslendi, zamanla bu ismi benimsedi. Çocukluğunun büyük bölümü annesinin Fatih, Sarıgüzel'deki evinde geçti. Kendisinden küçük, Nuriye adında bir de kız kardeşi vardır. Miladi 6 Mart 1913'te yazdığı, "Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk" mısrasıyla başlayan ve kavmiyetçiliği eleştirdiği şiirinin sonunda "Bunu benden duyunuz, ben ki, evet, Arnavudum... Başka bir şey diyemem... işte perişan yurdum!..." mısralarıyla bizzat şiirinde kendisini Arnavut olarak tanıtmıştır. Öğrenim Yılları İlköğrenimine Fatih'te Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde o zamanların adeti gereği 4 yıl, 4 ay, 4 günlük iken başladı. 3 yıl sonra iptidai ilkokul bölümüne geçti ve babasından Arapça öğrenmeye Fatih Merkez Rüştiyesi’nde başladı 1892. Bir yandan da Fatih Camii'nde Farsça derslerini takip etti. Dil derslerine büyük ilgi duyan Mehmet Âkif, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızcada hep birinci oldu. Bu okulda onu en çok etkileyen kişi, dönemin "hürriyetperver" aydınlarından birisi olan Türkçe öğretmeni Hersekli Hoca Kadri Efendi idi. Rüştiyeyi bitirdikten sonra annesi medrese öğrenimi görmesini istiyordu ancak babasının desteği sonucu 1885'te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. 1888’de okulun yüksek kısmına devam etmekte iken babasını kaybetmesi ve ertesi yıl büyük Fatih yangınında evlerinin yanması aileyi yoksulluğa düşürdü. Babasının öğrencisi Mustafa Sıtkı aynı arsa üzerine küçük bir ev yaptı, aile bu eve yerleşti. Artık bir an önce meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak isteyen Mehmet Âkif, Mülkiye İdadisi’ni bıraktı. O yıllarda yeni açılan ve ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi'ne Tarım ve Veterinerlik Okulu kaydoldu. Dört yıllık bir okul olan Baytar Mektebi'nde bakteriyoloji öğretmeni Rıfat Hüsamettin Paşa pozitif bilim sevgisi kazanmasında etkili oldu. Okul yıllarında spora büyük ilgi gösterdi; mahalle arkadaşı Kıyıcı Osman Pehlivan'dan güreş öğrendi; başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son iki yılında yoğunlaştı. Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi. Mezuniyetinden sonra Mehmet Âkif, Fransızcasını geliştirdi. 6 ay içinde Kur'an'ı ezberleyerek hâfız oldu. Hazine-i Fünun Dergisinde 1893 ve 1894’te birer gazeli, 1895’te ise Mektep Mecmuası’nda "Kur'an'a Hitab", adlı şiiri yayınlandı, memuriyet hayatına başladı. Memurluk Yılları Okulu bitirdikten hemen sonra Ziraat Bakanlığı’nda Orman ve Vaadin ve Ziraat Nezareti memur olan Mehmet Âkif, memuriyet hayatını 1893–1913 yılları arasında sürdürdü. Bakanlıktaki ilk görevi veteriner müfettiş yardımcılığı idi. Görev merkezi İstanbul idi ancak memuriyetinin ilk dört yılında teftiş için Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabistan'da bulundu. Bu sayede halkla yakın temas halinde olma imkânı buldu. Bir seyahati sırasında babasının doğum yeri olan İpek Kasabası'na gidip amcalarıyla tanıştı. 1898 yılında Tophane-i Âmire veznedârı Mehmet Emin Beyin kızı İsmet Hanım’la evlendi; bu evlilikten Cemile, Feride, Suadi, Emin, Tahir adlı çocukları dünyaya geldi. Mehmet Âkif, edebiyata olan ilgisini şiir yazarak ve edebiyat öğretmenliği yaparak sürdürdü. Resimli Gazete’de Servet-i Fünun dergisinde şiirleri ve yazıları yayımlandı. İstanbul’da bulunduğu sırada bakanlıktaki görevinin yanı sıra önce Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi 1906'nde kompozisyon kitabet-i resmiye, sonra Çiftçilik Makinist Mektebi'nde 1907 Türkçe dersleri vermek üzere öğretmen olarak atandı. İstiklâl Marşı'nı yazması Aynı dönemde Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Bey kendisini ulusal marş yarışmasına katılmaya ikna etti. Konulan 500 liralık ödül nedeniyle başlangıçta katılmayı reddettiği bu yarışmaya, o güne kadar gönderilen şiirlerin hiçbiri yeterli bulunmamıştı ve en güzel şiiri Mehmet Âkif'in yazacağı kanısı mecliste hâkimdi. Mehmet Âkif'in yarışmaya katılmayı kabul etmesi üzerine kimi şairler şiirlerini yarışmadan çektiler. Şairin orduya ithaf ettiği İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat ulusal marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar’ül Mesai vakfına bağışladı. Mısır Yılları İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilen Mehmet Âkif, 1922 yılında sağlık gerekçesi ile milletvekilliğinden istifa etti. 1923 yılının Mart ayının son günlerinde ortadan kaybolan yakın arkadaşı Trabzon Milletvekili Ali Şükrü'nün Mustafa Kemal'in Muhafız Alayı Kumandanı Topal Osman tarafından öldürüldüğünün anlaşılması üzerine kendine yeni bir yurt bulması gerektiğini hissetti. Bir süredir kendisini Mısır'a davet eden Mısır Hıdivi Abbas Halim Paşa'nın davetine uydu ve böylece kışlarını Mısır’da geçirmeye başladı. Onun ülkeden ayrılışını 1924'te hilafetin kaldırılması veya 1925 yılında çıkarılan Şapka Kanunu ile açıklayanlar vardır. Akif, gitmeden önce Kur'an'ın mealini hazırlamak için Diyanet İşleri Başkanlığı ile anlaşma imzaladı. Kur'an çevirisini yapabilecek tek adam olarak görüldüğünden Kur'an'ı Türkçeye tercüme işine girişmesi için 1908'den itibaren yoğun bir ısrar vardı. Tercüme işine kesinlikle yanaşmayacağı anlaşılınca, bir Kur'an meali yazmak hususunda güçlükle razı edilmiştir. En ünlü eseri Safahat 1924 yılında Türkiye'de basıldı. Birkaç sene yazları İstanbul'da, kışları Mısır'da geçiren Mehmet Âkif, 1926 kışından sonra Mısır'dan dönmedi. Kahire yakınlarındaki Hilvan'a yerleşti. Burada adeta inzivaya çekilerek Kur'an meali üzerinde çalışmayı sürdürdü ancak ülkede ulusal din projesinin Türkçe ezan-ibadet hayata geçirilme projesini öğrenince kendi çalışmasının bu projede kullanılmasından çekinerek 1932'de mukaveleyi feshetti. Diyanet İşleri Başkanlığı hem tercüme hem yorumlama işini Elmalılı Hamdi Efendi'ye verdi. Âkif, kendi yazdıklarını dostu Yozgatlı İhsan Efendi'ye teslim etti ve ölür de gelmezse yakmasını nasihat etti. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babası. Mehmet Âkif, Mısır yıllarında Kur'an çevirisinin yanı sıra Türkçe dersleri vermekle meşgul olmuştu. Kahire'deki "Câmiat-ül Mısriyye" adlı üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi 1925-1936. Türkiye'ye dönüşü ve vefatı Siroz hastalığına tutulunca hava değişikliği iyi gelir düşüncesiyle önce Lübnan'a, sonra Antakya'ya gitti fakat Mısır'a hasta olarak döndü. 17 Haziran 1936'da tedavi için İstanbul'a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul'da, Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'nda hayatını kaybetti. Edirnekapı Mezarlığı'na gömüldü. Mezarı iki yıl sonra, üniversiteli gençler tarafından yaptırıldı; 1960'ta yol inşaatı nedeniyle kabri Edirnekapı Şehitliği'ne nakledildi. Mezarı, Süleyman Nazif ve arkadaşı Ahmet Naim Bey'in mezarları arasındadır. Mehmet Âkif'e 1 Haziran 1936 tarihi itibarı ile 478 lira 20 kuruş emekli maaşı bağlanmıştır. Bu maaş 1936 yılı Ekim ayından itibaren ödenmeye başlanmış, toplu olarak 2976 lira almıştır. Emekli cüzdanının son sayfasında ise "600 lira borç" ibaresi yazılıdır. Bu borç düştükten sonra ise kalan kısım ailesine verilmiş ve Mehmet Âkif bundan iki ay sonra vefat etmiştir. Edebî hayatı Mehmet Âkif, şiir yazmaya Baytar Mektebi'nde öğrenci olduğu yıllarda başladı. Yayımlanan ilk şiiri Kur'an'a Hitap başlığını taşır. 1908'den itibaren aruz ölçüsü kullanarak manzum hikâyeler yazdı. Hikâyelerinde halkın dert ve sıkıntılarını anlattı. Balkan Savaşı yıllarından itibaren destansı şiirler yazmaya başladı. İlk büyük destanı, "Çanakkale Şehitleri'ne" başlıklı şiiridir. İkinci büyük destanı ise Bursa'nın işgali üzerine yazdığı “Bülbül“ adlı şiiridir. Üçüncü olarak da İstiklâl Marşı'nı yazarak İstiklâl Savaşı'nı anlatmıştır. "Sanat sanat içindir" görüşüne karşı çıkan Mehmet Âkif, dinî yönü ağırlıkta bir edebiyat tarzı benimsemişti. Edebiyat dili olarak Millî Edebiyat akımına karşı çıktı ve edebiyatta Batılılaşma konusunda Tevfik Fikret ile çatışmıştır. Eserleri Şairin Safahat adı altında toplanan şiirleri 8 kitaptan oluşmuştur. Şair, İstiklâl Marşı'nı Safahat'a koymamıştır. Nedenini ise şöyle açıklar "Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm." Kitap Safahat 1911 - 44 manzume içerir. Siyasal olaylar, mistik duygular, dünyevi görevlerden Süleymaniye Kürsüsünde 1912 - Süleymaniye Camii'ne giden iki kişinin söyleşileri ile başlar, kürsüde Seyyah Abdürreşit İbrahim'in konuşturulduğu uzun bir bölümle devam Hakkın Sesleri 1913 - Topluma İslami mesajı yaymaya çalışan on Fatih Kürsüsünde 1914 - Fatih Camii'ne giden iki kişinin söyleşileri ile başlar, vaizin uzun konuşması ile devam Hatıralar 1917 - Âkif'in gezdiği yerdeki izlenimleri ve toplumsal felaketler karşısında Allah'a yakarışını Asım 1924 - Hocazade ile Köse İmam arasındaki konuşmalar şeklinde tasarlanmış tek parça 1933 - 1918-1933 arasında yazılmış 41 adet manzumeyi içerir. Her biri, yazıldıkları dönemin izlerini Safahat Toplu Basım ilki 1943 - 7 Safahatını bir araya Akif Ersoy’un ölümünün 75. ve İstiklâl Marşı’nın kabulünün 90. yılı olması nedeniyle 2011 yılı Başbakanlığı tarafından "Mehmet Akif Ersoy Yılı" olarak ilan edilmiştir. Yıl boyunca yapılacak çalışmaların sorumluluğu Kültür ve Turizm Bakanlığı'na verilmiştir. Mehmet Akif Ersoy’un Hayatı Kısaca Özeti. İstiklal Marşı’nı yazan şairimiz Mehmet Akif Ersoyun hayatını kısaca ve özet şeklinde yazdık. Hayatını kompozisyon şeklinde örnek olacak şekilde yazdık. Sunum hazırlamak için bu kısa özeti Akif Ersoy’un Hayatı Kısaca ÖzetiMehmet Akif Ersoy İstiklal Marşımızı yazmıştır. “Vatan Şairi” ve “Millî Şair” unvanları ile Akif Ersoy 1873 yılında Aralık ayında İstanbul’da doğmuştur. Annesinin ismi Emine Şerif Hanım, babasının ismi İpekli Tahir Efendi’ Fatih’te Emir Buhari Mahalle Mektebinde, orta öğretimini Fatih Merkez Rüştiyesinde tamamladı. İlk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebini birincilikle bitirdi ve veteriner Âkif, Birinci Meclis’te Burdur Milletvekilliği yaptı. 27 Aralık 1936 Pazar günü akşamı vefat etti. MeMezarı Edirnekapı Şehitliği’ Akif Ersoy Türk şair, düşünür, veteriner, öğretmen, vaiz, hafız, Kur’an mütercimi, milletvekili, şair, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli marşı olan İstiklal Marşı’nın yedi şiir kitabındaki şiirleri bir araya getiren Safahat en önemli rahmet etsin. Mehmet Akif Ersoy, 20 Aralık 1873'te İstanbul'da doğdu. … Mehmet Akif, İstanbul'da Fatih'in Sarıgüzel semtinin Nasuh Mahallesi'nde doğdu. Çocukluğu Osmanlı Devleti'nin “hasta adam” olarak nitelendirildiği döneme denk geldi. 1878 yılında, Akif 4 yaşındayken Fatih'de Emir Buhari Mahalle Mektebi'ne 20, 2017Mehmet Akif Ersoy kimdir çok kısa bilgi?Mehmet Âkif Ersoy 20 Aralık 1873 doğmuştur ve 27 Aralık 1936 yılında vefat etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin KKTC ulusal marşı olan İstiklâl Marşı'nın yazarıdır. "Vatan Şairi" ve "Milli Şair" unvanları ile Akif Ersoy’un hayatı ve neler yapmıştır?Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. … Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm'de yayınlanır. 1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı'nı Marşının yazarı Mehmet Akif Ersoy hayatı nedir?Mehmet Akif Ersoy, 1873 yılının Aralık ayında, İstanbul'un Fatih ilçesinin Sarıgüzel semtinde doğmuş ve 27 Aralık 1936 Pazar günü, saat Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'nda vefat etmiştir. Mehmet Akif'in babası Mehmet Tahir Efendi 1826–1888 ve annesi Emine Şerife Hanım'dır 1836–1926.Mehmet Akif Ersoy kimdir ilkokul ödevi?Mehmet Akif Ersoy; ilköğrenimine 4 yaşında iken Emir Buhari Mahalle Mektebi'nde başlamıştır. 3 yıl sonra ilkokul bölümüne geçen Mehmet Akif, aynı zamanda babasından da Arapça öğrenmiştir. Ortaöğrenimini Fatih Merkez Rüştiyesinde tamamlamıştır. Aynı zamanda da Fatih Camii'nde Farsça dersleri Akif Ersoy hangi dalda eğitim almıştır?Okul yıllarında spora büyük ilgi gösterdi; başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son iki yılında arttı. Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi. Daha sonra bu okulda Türkçe öğretmenliği Akif Ersoy tarihimizdeki değeri nedir?Tarihimizdeki değeri İstiklal Marşımızı yazmıştır. Eserleri İstiklal Marşı, Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Gölgeler. Eserlerinde işlediği konular İslam dini, vatan Akif Ersoy’un hayatı nasıl geçti?Mehmet Akif, İstanbul'da Fatih'in Sarıgüzel semtinin Nasuh Mahallesi'nde doğdu. Çocukluğu Osmanlı Devleti'nin "hasta adam" olarak nitelendirildiği döneme denk geldi. 1878 yılında, Akif 4 yaşındayken Fatih'de Emir Buhari Mahalle Mektebi'ne başladı. Burada iki yıl eğitim gördükten sonra Fatih İbtidaisi'ne geçti. Yüce Türk milletinin makûs kaderi, derin umut kırıklıkları karşısında ayaklanan, asrının kararmış istikbalini mahir bir kılıç ustası edasıyla kullandığı kalemi ile aydınlatan büyük şair, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, siyasetçi ve devlet adamı Mehmet Akif Ersoy, 20 Aralık 1873 tarihinde İstanbul’da doğdu. İlk dini eğitimini babasından aldı. Zamanın âdeti üzere 4 yıl, 4 ay, 4 günlük iken Fatih’te Emir Buhari Mahalle Mektebi’ne başladı. İki yıllık eğitimden sonra Fatih İbtidaisi’ne geçti. Aynı yıl babası ona Arapça dersleri vermeye başladı. 1882 yılında ilköğretimini tamamladı ve Fatih Merkez Rüştiyesi’ne başladı. Lise eğitiminde Mülkiye’nin İdadi bölümünde başladıktan sonra yüksek kısmına geçti. Burada okurken hocalarından biri de ünlü edebiyatçı Muallim Naci’ydi. Muallim Naci, Akif’teki yeteneği fark etmiş ve “Bu çocukta gördüğüm cevheri, kimsede görmedim.” ifadesini kullanmıştı. Kısa bir süre sonra evlerinin yanması ve babasının vefatı nedeniyle okulu bırakıp, sivil veterinerlik okulu olan Baytar Mektebi’ne geçti. Hayat serüveninin geride kalan kısmını şekillendirecek olaylar ardı sıra gelivermişti. Şiire ilgisi de bu dönemde başladı. Akif, 1898’de 25 yaşında iken evlendi. Aynı yıllarda Maarif Dergisi’nde ve Resimli Gazete’de şiir yazıları ve Arapça, Farsça ve Fransızcadan yaptığı çeviriler yayınlandı. Milli Mütareke döneminde kurtuluş hareketine bizatihi destek verdi. Ankara Hükümeti’nin kurulmasından sonra Burdur Milletvekili olarak meclise girdi. O sırada Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin desteği ile İstiklal Marşı için açılan yarışmaya katıldı ve 724 şiir arasından yarışmayı kazandı. 12 Mart 1921’de kabul edilen şiir, 1924 yılında Osman Zeki Üngör tarafından bestelenerek “Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Marşı” olarak ilan edildi. Mehmet Akif Ersoy yarışmadan kazandığı 500 lirayı Türk Ordusu’na armağan etti. Mehmet Akif, tam manasıyla Türk-İslam şairi denilebilecek yüce bir şahsiyettir. Zulüm ve sömürgeciliğin gölgesinde olan milletinin, azim ve kararlılığından, atalarının kanları ile sulanmış mübarek topraklardan, hilal ve yıldızdan esinlenerek yazdığı ve adından “İstiklal Şairi” olarak anılmasına vesile olduğu İstiklal Marşı’nı bütün kalbi ile kaleme almıştır. Bugün hâlâ göklerde dalga dalga olan al sancak ve İstiklal Marşı Türk milletinin en manevi ve milli varlıklarındandır. İstiklal Marşı ülkenin ve milletinin kötü durumunu ve buna karşı yine de ayakta kalmak için çırpınmasını anlatır. Mehmet Akif kurtuluş savaşının yaşandığı dönemleri ve öncesinin duygularını çok iyi yakalamıştır. Hissettiği köşeye sıkışmışlık ve yenilmişlik duygusu ile bayrağı ve vatanı bütünleştirmeyi başarabilmiştir. Kendi hislerini aktarırken aynı zamanda vatanı ve bayrağı kişiselleştirmiştir. Düşmanını tek dişi kalmış canavar gibi tanımlayacak kadar analiz edebilmiştir. Milletinin ezelden beri hür olduğunu, hiçbir kuvvetin milletimizi yok edemeyeceğini, ay yıldızlı al bayrağımızın özgürce dalgalanacağını ve daha birçok şeyi anlatmıştır. Bütün bu gözlem ve analiz gücü ile duyguların harmanlanması ile İstiklal Marşımız ortaya çıkmıştır. İstiklal Marşı, vatanımızın kurtulması için şehit olan binlerce kahraman Türk evladını ve bu kutsal yolda gazi düşen vatanın ciğer parelerini anlatır. Yedi düvelin iki çenesi arasında, o salyası akan dişlerinin ardından nasıl kurtulduklarını ve o salyaları nasıl yutturduklarını anlatır. Bundan dolayıdır ki bu vatanın kıymetini iyi bilmeli, şehitlerimizin kemiklerinin sızlamaması için çok çalışmalı ve hep çalışmalıyız. Mehmet Akif hakkında önemli çalışmalarda ve araştırmalarda bulunan Mehmet Doğan, onun için “Büyük şair, düşünür ve mücadele adamı aynı zamanda insan olarak da mükemmel bir örnek, gerçek bir karakter âbidesi. Sadece idealist değil, ideal insan. Tanıdıkça sevilen, yaklaştıkça büyüyen ender büyük insanlardan biri…” demektedir. O, kılıcı şiir olan adamdı. Sözleri düşmanların kalplerine korkuyu, milletinin yüreğine umudu ekerdi. İman dolu serhaddimizi bize gösterendi. İzmihlali ebediyen gömendi. Kefensiz yatanların adıydı Mehmet Akif… Bir milletin, bir devletin ve bir kültürün yok edilmeye tarihten silinmeye çalışıldığı, umutsuzluğun ve çaresizliğin akılları ve gönülleri Kaf dağının eteklerine hapsettiği bir zamanda vatanına kalemle ışık tutan bir münevverdir Mehmet Akif… O, Millî Mücadele’nin kalem tutan askeriydi. Tarihin unutulmazı, gelecek nesillerin rol modeliydi. Bizler, gururla söylediğimiz İstiklal Marşı’nı yazıp bize armağan ettiği için Mehmet Akif Ersoy’u her zaman onurla ve gururla anacağız. Ona şükran borcumuzu asla unutmayacağız. 20 Şubat 2017 Kompozisyon Örnekleri 680 Görüntüleme İstiklal Marşımıza can veren şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Türk milletine verdiği en büyük hediyeyi vermiştir. Ülkemizin bağımsızlığımızı sembolize eden istiklal marşımızı kaleme alarak ne denli vatansever olduğunu göstermiştir. Bağrından kopan sevgi sözlerini kor ateşlerde yoğurarak istiklal marşımızı kaleme aldı. İstiklal marşının para karşılığında yazılacağına asla inanmadı. Düzenlenen yarışmada para teklifini reddederek ancak yazacağını dile getirdi. Israrı sonucunda bağış yapılması istenir o şartla yazılır. İstiklal marşımızı kaleme almasıyla birlikte yarışmada ilk 3 şiir arasına girmiştir. Sona kalan şiirler TBMM’de okunmuş sıra Mehmet Akif Ersoy’un şiirine gelmesiyle büyük alkış tufanı kopmuştur. Üç defa üst üste okunarak tüm milletvekilleri tarafından ayakta alkışlanmış. Ulusumuzun varlığının unutulmaz sembolüdür. İstiklal marşını duyduğumuz her yerde göğsümüz kabarır. Gurur ve sevinç içinde yaşarız, vatan topraklarımızda yankılanan marşımızdır. Bir ucundan diğer ucuna kadar her metresinde istiklal marşımıza olan sevgi en derinden hissedilir. Sevgi ve saygı ile seni anıyoruz asla unutmayacağız Mehmet Akif Ersoy.

mehmet akif ersoy un hayatı kısa kompozisyon