milli ve manevi değerlerimiz nelerdir

Temeldeğerlerimiz nelerdir din? En iyi cevap: Bu değerler milli ve dini değerler , peygamber sevgisi, vatan, millet, bayrak sevgisi, tarih bilinci, ortak tarih ve kültür anlayışı olarak sıralanabilir. 6 Oca 2021 MİLLİKÜLTÜR. Kültür kelimesi Türkçe'ye Fransızca'dan girmiştir. Toprağı sürmek, ürün elde etmek ve onları geliştirmek anlamındadır. Kelime daha sonra insan vücudunu ve ruhunu terbiye etme, sanat ve fikir eserlerini geliştirme anlamlarım da içine alan geniş bir mana kazanmıştır. Kültür maddî ve manevî her şeyi Milli Güç Nedir Unsurları Nelerdir. Milli Güç: Milletin maddi ve manevi güçlerinin toplamı milli gücü oluşturmaktadır. Atatürkçü düşünce, gücünü milletimizin tarihinden alan bir değerler bütünüdür. Bu değerleri siyasi, ekonomik, askeri ve sosyokültürel güç olarak sıralayabiliriz. Soru: Geçmişten süzülüp gelen millî, mânevî değerler üzerine bina ettiğimiz geleneksel aile müessesemizin Tanzimat’la birlikte sarsılmaya başladığını görüyoruz. Toplum için hayatî önemi haiz olan aile kurumunun bugün yeniden ihyası adına dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? Cevap: Tanzimat Fermanı, daha çok Fransız kültürüyle yetişen ve o kültüre Admin 22-02-21 Genel Milli ve Manevi Değerlerimiz 384 Defa Okundu . Değerli okurlarım bügün ki konumuz Manevi Değerlerimiz. Değerli arkadaşımız ByEsmerin seçmiş olduğu konu. Keyifle okumanızı dilerim. Milli ve Manevi Değerler . toplumu bir arada tutar ve geleceğe yön veren vazgeçilmez zenginliklerdir. Kalbi ve ruhu besler. nama nama terminal pada kunci kontak 6 terminal. sert çekirdek haklar savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile, ölüm cezalarının infazı dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz. kimse din,vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz. Sert çekirdekli temel haklar nelerdir? Bunlar sert çekirdekli temel haklardır Kişinin yaşama hakkı, din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaması, suç ve cezaların geriye yürütülememesi, suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamaması… Bu haklara Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de md. 15/II’de yer vermiştir. Olağanüstü halde dahi dokunulamayacak sert çekirdek haklar nelerdir? Askıya Alınamayacak Sert Çekirdek Haklar Ne var ki olağanüstü hallerde dahi kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı, kimsenin din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı ve bunlardan dolayı suçlanamayacağı hüküm altına alınmış. Anayasanın 15 maddesinde bahsedilen çekirdek hakları nelerdir? Madde 15 – Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Nisbi haklar nelerdir? NİSPİ HAKLAR. Belirli kişilere karşı ileri sürülebilen ve sadece belirli kişilerce ihlal edilebilen haklardır. Hak sahibi, hakkını sadece yükümlü olan kimseye karşı ileri sürebilir ve hakkı ihlal edebilecek olan da yükümlü taraftır. Çekirdek haklar sınırlandırılabilir mi? Çekirdek Haklar sınırlandırılamaz… 1982 Anayasası temel hak ve hürriyetler nelerdir? Bu hak ve hürriyetler arasında eşitlik ilkesi, kişi hürriyeti ve güvenliği, işkence ve eziyet yasağı, mülkiyet hakkı, din ve vicdan hürriyeti, konut dokunulmazlığı, basın hürriyeti, seyahat hürriyeti, sözleşme, çalışma, toplanma, dernek ve teşebbüs hürriyeti, eğitim öğretim hürriyeti, haberleşmenin gizliliği, dilekçe … Olağanüstü hallerde sınırlanabilir haklar nelerdir? Örneğin Anayasanın 125’inci maddesinin 6’ncı fıkrasına göre, “kanun olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.” Doğaldır ki, bu hüküm de olağanüstü hal Anayasasının içindedir. 1982 Anayasasının 15 maddesine göre savaş seferberlik veya olağanüstü hallerde dahi temel hak ve özgürlüklerden hangisine dokunulamaz? Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimsenin, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; … 1982 Anayasasının 15 maddesine göre savaş seferberlik veya olağanüstü hallerde dahi temel hak ve özgürlüklerden hangisinde dokunulamaz? a “Savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile, ölüm cezalarının infazı dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz.” Temel hak ve özgürlüklerden hangisine dokunulamaz? Yaşama hakkı, bütün hakların temelidir. Savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde dahi durdurulamaz, yok edilemez. Anayasa, Madde 17Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Nisbi haklar nelerdir örnek? Nisbi haklar ile ilgili olarak şu örnekleri vermek mümkün olabilir. Mesela kiracının, ev sahibine ödemesi gereken kiraları ödemen evi boşaltıp gittiği düşünelim. Ev sahibi evini yeni kiralayan kişiden veya borcu ödemeden çıkıp giden kişinin akrabalarından bu hakkı zorla isteyemez. Mutlak haklar ve nisbi haklar nelerdir? Mutlak haklar, hak sahibinin herkese karşı ileri sürebileceği haklar iken, nisbî haklar ise hakkın doğası gereği sadece belirli kişi ya da kişilere karşı ileri sürülebilen haklardır. Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı durumlar nelerdir? Anayasa’nın 15. maddesinde, savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü durumlarda, temel hak ve özgürlüklerin anayasada öngörülen şartlara bağlı kalınmadan kısıtlanabileceği belirtilmiştir. Hak ve özgürlükler hangi nedenlerle sınırlandırılabilir? A. “temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğinin, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile… sınırlanabilir”. Vaazımız güncellenerek yeniden hazırlanmıştır. Zafer Haftası Birlik ve Beraberliğimiz Açısından Milli Ve Manevi Değerlerimiz İnsan hayatının olmazsa olmazlarının başında hürriyet gelmektedir. Bir insan esaret altına düşüp hürriyeti elinden alınırsa hayat artık yaşanmaz hale gelir. Bu sebeple hürriyet önemlidir. Hürriyetin timsali olan vatan önemlidir. Vatan sadece toprak parçası değildir. Vatan, hür yaşama demektir. Vatan, kültürün şekillendiği yerdir. Vatan, tarihimizdir. Vatan, töremizdir. Vatan, canımızdır. Vatan, namusuzdur. Vatan, geçmişim geleceğimizdir. Vatan, sevgimizdir. Vatan, uğruna kanımızı akıttığımızdır. Bu husus şu mısralarda ne güzel ifade edilmektedir. 'Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır' Vatan müdafaasından maksat, sadece sahip olunan toprakları korumak olmayıp, bunun arka planındaki esas gaye, o topraklar üzerinde yaşayan insanların dinini, canını, malını, ırz ve namusunu korumak ve milletin fertlerini hürriyet içinde yaşatmaktır. Yüce Milletimiz bu gayeyi en güzel şekilde gerçekleştirmiş, tarihte eşine az rastlanır bir mücadele ile dört biryandan gelen yedi düvel düşmanlara karşı koymuştur. Bayrağını gönderden indirtmemiş, namusunu çiğnetmemiş, ezanını dindirtmemiş, vatan uğruna canını malını feda etmiştir. İçerisinde bulunmuş olduğumuz Ağustos ayının son haftasının bizler için ayrı bir yeri vardır. Bu hafta Zafer haftasıdır. Bu hafta 22 Ağustos 1922’de Afyonun düşman işgalinden kurtuluşuyla başlayan, 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruzla devam eden ve nihayet 30 Ağustos 1922’de Kurtuluş Savaşının zaferle neticelendiği bir haftadır. Yüzyıllarca yerleşmiş olduğu ülkelere adalet götüren, hiçbir din mensubuna ayrım göstermeksizin onları bağrına basan, insanlara asla zulmetmemiş Osmanlı Devleti birçok hatalar, gaflet ve ihanetler neticesinde güçsüz hale getirilmiş, I. Dünya Savaşıyla bağımsızlık Müslüman Türk halkı için tehlikeye düşmüş idi. İşte böyle bir zaman diliminde bağımsızlığına, vatanına, bayrağına, dinine, milletine özüne bağlı kahraman Türk milleti içerisinden yetiştirmiş olduğu bir komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk etrafında toplanmaya ve toparlanmaya başladı. Samsunda başlayan, Erzurum’da, ardından Sivas ve Ankara’da yapılan toplantı ve kongreler ile devam eden bağımsızlık meşalesi artık iyice aydınlanmaya başlamış ve bütün Yurdu aydınlatmaya başlamıştı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra imzalanan Mondros Mütarekesi'yle birlikte Anadolu'nun birçok vilayeti düşman birlikleri tarafından işgal edilmiştir. İşgal edilen Ülkemizde dört cephede devam eden savaşlar ile Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen düşman askerlerine karşı Milli Mücadeleye başlanmış, şanlı milletimiz içerisinden birçok kahramanlar ön plana çıkmış, Müslüman Türk Milleti Vatanını düşman ordusuna çiğnetmemiştir. Erzurum’da Nene Hatun, Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam, İşgallerin ardından İstanbul'da yaptığı konuşmalarla halkı işgallere karşı uyandırmaya çalışan Halide Edip Adıvar, ilk direniş fetvasını veren ve örgütünü kuran Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, Afyon Müftüsü Hüseyin BAYIK Efendi ve daha nice adları bilinmeyen vefakâr erkeklerimiz ve cefakâr kadınlarımız… düşman işgaline karşı canla başla çalışmışlardır. Milli Mücadelemiz bağımsızlık, hürriyet, vatan egemenlik mücadelesidir. Milli Mücadele, Vatanımızın her bir ferdinin bedenliyle, yüreğiyle ve bütün benliğiyle ortaya koyduğu var oluş yok oluş mücadelesidir. Bu mücadelede kazanan, bağımsızlığını kaybetmeyen, hürriyetinin elinden alınmasın diye haşatını verip şehit olan gazi kalan, esir olmaktansa ölmeyi şeref sayanların olmuştur. Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşımızın daha ilk satırlarında Kahraman Milletimizin tek bir evladı kalıncaya kadar vatanı koruyacağını ne güzel dile getirmiştir. Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak! Bir milleti millet yapan en önemli özellik, milli ve manevi değerlere bağlı kalmaktır. Birlikteliği sağlayan budur. Vatanı ayakta tutan budur. Bizi biz yapan en önemli unsur budur. Geçmiş milletlerin yıkılmasına sebep olanda budur. Bizans ve Doğu Roma İmparatorluğu milli ve manevi değerlerine bağlı kalmayan insanlar sebebiyle çökmüştür. Bu sebeple toplum dinamiğimiz olan milli ve manevi değerlerimize sahiplenmeli nesilden nesile en doğru bir şekilde aktarılmasına özen göstermeliyiz. Çünkü Milli Mücadelemizi kazandıran, “Çanakkale Geçilmez” dedirten güç bu idi. Dün ecdadımız bu güçle düşmanlarına karşı zaferler kazanmış ise, bizlerde bu mirasa sahip çıkmalıyız. Bu sebeple vaazımızın bu kısmanda milli ve manevi değerlerimizi yeniden hatırlamakta ve siz kıymetli cemaatimize hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bir milletin oluşturduğu en önemli unsur kültürüdür. Kültür ise geçmişten getirilen milli ve manevi değerlerin senteziyle ortaya çıkmıştır. Milletimizin kültürü milli ve manevi değerlere bağlıdır. Bu değerler ise, Dil, din, tarih, örf, âdet ve gelenekler, aile kurumu, kutsal zaman ve mekânlar, bayrak, vatan, İstiklâl Marşı olarak ifade edebiliriz. Su insan için ne kadar vazgeçilmez ise, milli ve manevi değerler toplumumuz için o kadar vazgeçilmezdir. “Kuşu altın kafese koymuşlar “Vatanım” demiş”. Durum bizim için bundan farksız değildir. Merhum Akif’in İstiklal Marşımızdaki ifadesiyle; Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı. Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı. Dünyalar bizim olsa da neye yarar vatanımız yok ise. Dünyalar bizim olsa ne yarar yanımızda sevdiklerimiz, milletimiz yok ise. Vatan sadece üzerinde yaşanılan toprak parçası değildir. Vatan bağımsızlığın nişanesidir. Bayrak sadece bir bez parçası değildir. Bayrak bağımsızlığın nişanesidir. Kültürümüz yaşansa da olur yaşanmasa da olur diyebileceğimiz bir şey değildir. Kültür, kültürümüz geçmişten getirdiğimiz engin tecrübelerimizle, bizi biz yapan değerlerimizle şekillendirdiğimiz eserimizdir. Bu sebeple geçmişten getirdiğimiz kültürümüzü geleceğimize en doğru ve sağlam bir şekilde aktarmak boynumuzun borcudur. Marşlar bir insanın duyguları olarak ortaya çıkmaz. Marşlar bir milletin topyekün duygusunun bir tezahürüdür. Bu sebeple İstiklal Marşı Mehmet Akif Ersoy’a değil hepimize aittir. Her bir mısrası sanki kendi duygularımızın ifadesidir. Milletimize ait bir aile yapımız var. Bu aile yapısı bizi sağlam bir toplum halinde yaşattı yaşatmaktadır. Günümüzde bu sağlam aile yapısı yıpratılmak istenmektedir. Bu sebeple hepimizin dikkatli olması gereken bir başka değerimiz aile yapımızdır. Babalarımız, annelerimiz, dedelerimiz, ninelerimiz düşkünler yurtlarında bırakılacak kadar değersiz değillerdir. Asla değersiz görülmemelidir. Biz yetiştiren ve bu güne getirenler nasıl değersiz görülüp bir tarafa bırakılabilir. Batı toplumunda bu böyle çözümlenmiş gözükebilir. Ancak bu çözümlenme bize ait değildir ve bize ait asla olamaz. Ya çocuklarımız. Çocuklarımız kimsesiz yurtlara bırakılacak kadar değersiz mi? Yarının büyükleri, yarını şekillendirecek olan çocuklarımız hiç değersiz olur mu? Milletimize ait, kültürümüzden değerlerimizden getirdiğimiz bir aile yapımız var. Lütfen yıpratmayalım. Yıpratılmasına izin vermeyelim. Manevi değerlerimizin başında dinimiz gelmektedir. İslam Dini, itikadi, ibadet ve ahlaki ilkeleriyle son din olması yanı sıra, en doğru ve en kâmil bir dindir. İnananlara dünya ve ahiret huzuru ve mutluluğu kazandırmaktadır. Bizi birbirimize “İnananlar ancak kardeştirler” ifadesiyle kenetlendirmektedir. Dini bayramlarımız, camilerimiz, minarelerden yayılan ezan sesleri hep bizi hatırlatmaktadır. Sevgili Peygamberimiz bütün muhabbetiyle Ümmetinin halen başındadır. O’nun bütün insanlığa getirmiş olduğu o eşsiz ilkeleri bir aydınlık olarak karşımızda durmaktadır. Yaratana inanmak ne güzel, O’nun gönderdiği elçiyi, resulü kabul etmek ne güzel. İslam Dininin o eşsiz güzellikleri içinde olmak ne güzel. Tespih tanelerini birbirine bağlayan bir ip vardır. Bu ipi çekiverdiğiniz zaman tespih taneleri dağılıp gider. İşte mille ve manevi değerlerimiz Millet olarak bizi birbirine bağlayan bu ip gibidir. Aramızdan bu ip çekilirse aramızdaki bağlar kopar, birlik ve beraberliğimiz yıpranır. Bu sebeple aramızdaki bağı sağlam halemi getirmek istiyoruz, Milli ve manevi değerlerimize sahip çıkacağız. Yarına daha sağlam mı çıkmak istiyoruz, Milli ve Manevi değerlerimizi çocuklarımıza aktaracağız. Yüce Rabbim bizi birbirimizden ayırmasın. Birlik ve beraberliğimizi bozdurtmasın. Bozmak isteyenlere fırsat vermesin. Milli ve manevi değerlere sahip çıkmayı, bu güzel ilkeleri bizden sonraki nesilleri aktarmayı nasip eylesin. Milli Mücadele de en önemli yeri teşkil eden Ağustos ayının son haftasında kazanılan zafer ile artık düşman işgaline son verilmiştir. Bu mücadele sadece vatanımız için değil esaret altında yaşayan bütün dünya devletleri için bir umut olmuştur. Müslüman Türk halkının yakmış olduğu bu bağımsızlık meşalesi tüm dünyayı aydınlatmıştır. Sömürü altında inleyen insanlar, Milli Mücadelemizi örnek alarak kendi devletlerini düşman işgalinden kurtarma yoluna gitmişlerdir. Şair bu hususu ne güzel dile getirmiştir. "Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu, Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu.'' İslam Dini Hürriyeti esas alan bir dindir. Nitekim İlmihal kitaplarımıza baktığımız zaman görmekteyiz ki, mükellef olmanın ilk şartlarından biride hür olmaktır. Hür olmayan, esaret altında olan bir insan ibadetlerini tam anlamıyla yerine getiremeyebilir. İslam Dini barış dinidir, esenlik dinidir. İslam Dininin asıl gayesi, nihayi hedefi tüm insanların barış içerisinde yaşayabileceği bir dünyadır. İslam Dini savaş dini değildir. Hiçbir cana kıyılamaz. Bir ayette şöyle buyrulur. “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini hayatını kurtararak yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır.”1 Hiçbir insana -kim olursa olsun, hangi dine inanırsa inansın- zulmedilmez. Hiçbir insanın yaşama hakkı elinden alınamaz. Hiçbir insan dininden dolayı kınanamaz. İslam Dini inananlara birçok müjdeler sunmuştur. Şehitlik bu müjdelerin en başında gelmektedir. Şehit ahirette peygamberlerle beraberdir. Şehit insanlar nazarında ölmüş olarak kabul edilse bile Allah katında kendilerinin diri oldukları bize aktarılmaktadır. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır. وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتاً بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ {} فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُواْ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfünden kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan henüz şehit olmamış kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.”2 Peygamber Efendimiz ise Şehitliğin önemine şöyle vurgu yapmaktadır. ما أَحدٌ يدْخُلُ الجنَّة يُحِبُّ أنْ يرْجِعَ إلى الدُّنْيَا ولَه ما على الأرْضِ منْ شَيءٍ إلاَّ الشَّهيدُ ، يتمَنَّى أنْ يَرْجِع إلى الدُّنْيَا ، فَيُقْتَلَ عشْرَ مَرَّاتٍ ، لِما يرى مِنَ الكرامةِ “Hiç kimse cennete girdikten sonra - bütün dünya'ya sahip olsa bile tekrar dünya'ya dönmek istemez. Yalnız şehitler, keramet ve erdikleri nimetler sebebiyle dünya'ya dönüp on defa şehit olmayı arzu ederler.”3 Efendimiz bir başka hadisinde bizzat kendisinin bir değil birkaç kez şehit olmak istediğini şöyle ifade etmektedir. “Ruhumu kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmemi, sonra tekrar dirilip savaşarak tekrar öldürülmemi, yine dirilip savaşta öldürülmemi arzu ederim.”4 İslam Dini vatanın korunmasına ayrı bir değer vermiştir. Bu hususta nöbet beklenmesini Efendimiz övmüştür. Bir hadislerinde Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır. “İki göze cehennem ateşi dokunmaz Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyerek geceleyen göz”5 Hz. Peygamber bir diğer hadislerinde savaş esnasında Allah için yaralanan insanın ahiretteki durumunu şöyle tasvir etmektedir. “Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet gününde yarasından kan akarak Allah'ın huzuruna gelir. Renk, kan rengi, koku ise misk kokusudur.”6 Kuran-ı Kerimde ise şehitlik ve gazilikten iki iyilik olarak bahsedilmektedir. İlgili ayette şöyle buyrulmaktadır. قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلاَّ إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ “De ki Bize iki iyilikten, gazilik ve şehitlikten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz?”7 Müslümanlığı din olarak kabul eden, yukarıda ifade ettiğimiz İslam Dini ile ilgili ilkeleri benimseyen ve kültüründen getirmiş olduğu değerleri koruyan Müslüman Türk Milleti “Ölürsem Şehit Kalırsam Gazi” düsturuyla hareket etmiştir. Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşımızda bu hususa şöyle işaret etmektedir. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Bugün sahip olduğumuz, içerisinde hür olarak yaşadığımız bu cennet vatan, kahraman atalarımızın canlarını seve seve verdikleri, şehitliği ve gaziliği şeref olarak gören bir anlayışla her karışını kanları ile sulayarak bize emanet ettikleri topraklardır. Bu topraklar bize ecdadımızın emanetidir. Bu emanet ise sonraki nesillere en güzel şekilde aktarılmalıdır. Bu sebeple her birimiz üzerimize düşen vazifeyi yerine getirmeliyiz. Sözümüzü yine İstiklal Marşımızın son mısrasıyla sonlandırıyorum Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl Allah-u Teala bizlere esaret hayatı yaşatmasın. Hürriyetimizi elimizden almak isteyenlere fırsat vermesin. Milletimize birlik vatanımıza dirlik nasip etsin. Bu toprakları koruma görevini sürdüren askerlerimize, polislerimize kolaylıklar ihsan etsin. Kendilerine zarar vermek isteyenlere fırsat vermesin. Bu ve daha birçok güzel temenniler ile içerisinde bulunmuş olduğumuz Zafer haftamızı tebrik ediyor, bizlere bu vatanı emanet eden aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun. Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun. Ahmet ÜNAL Vaiz 1. Maide, 5/32 2. Al-i İmran, 3/169 3. Buhari, Cihad, 6 4. Buhari, Cihad, 7 5. Riyazü’s-Salihin, Hadis No 1308 6. Buhari, Cihad, 10 7. Tevbe, 9/52 Manevî değerler, bir sosyal grubun mensuplarının, sırf başkaları tarafından tasdik edildiği için değil, kendi idrak ve anlayışıyla doğruluğunu tasdik ettikleri için, anlaşma hâlinde oldukları ve sübjektif olarak da değer takdir ettikleri kıymet değer nedir örnek?Manevi değerler ise bir toplumun gelenek, örf, adet ve inançları; duygu, düşünce ve davranışlarıdır. Kültürümüzün bazı ögeleri hem maddi hem de manevi değerleri bünyesinde barındırır. Örneğin; tarihî camiler mimari eser olarak maddi, dinî bir yapı olarak manevi değer ve manevi değer ne demek?Milli ve Manevi Değerler; Toplumun geleceğine yön veren; din, dil, tarih, kültür, örf- adet, gelenek ve göreneklerdir. Bir milletin değerler yargısı onun kendi kimliğini ortaya koyan hususlardır. … Çünkü bu değerler, milletlerin birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde yaşamalarını manevi değer midir?Milli ve manevi değerleri zayıflayan millet ve toplumların ise çöküş yaşadığı bilinmektedir. Dil, din, tarih, örf, âdet ve gelenekler aile kurumu, kutsal zaman ve mekânlar, BAYRAK, VATAN, İSTİKLÂL MARŞI gibi millî ve manevî değerlerinin birbirini tamamlayan ortak değerler olduğu Nedir din örnekleri?Değer, bir milletin sahip olduğu sosyal, kültürel, ekonomik, bilimsel alanlardaki maddi ve manevi ögelerin bütününü ifade eder. … Kültürümüzün bazı ögeleri hem maddi hem de manevi değerleri bünyesinde barındırır. Örneğin; tarihî camiler mimari eser olarak maddi, dinî bir yapı olarak manevi değer değerlerimiz nedir kısaca?en özet şekilde sıralarsak;1 El sanatlarımız 2 Tarihimiz 3 Dilimiz 4 Dinimiz 5 Bayrağımız, vatanımız, ülkemizin sınırları, 6 Örf ve adetlerimiz, 7 Milli sporcularımız, yazarlarımız, sanatçılarımız, politikacılarımız, 8 Birlik, beraberlik içinde kutladığımız milli ve dini değerlerimiz nelerdir?Bu değerler; mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük, işbirliği, özgürlük, sevgi, barış, saygı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü, birlik olarak değerleri nelerdir?Katılanların Türkiye'de görmek istedikleri değerlerde ilk on sırayı adalet, ahlak, güven, saygı, huzur, eşitlik, refah, dürüstlük, aile ve çevre bilinci alıyor. Buradaki 10 değerin 6'sının kişisel değerlerle aynı olduğu görülüyor Adalet, ahlak, güven, saygı, dürüstlük ve aile. İçindekiler1 Milli ve dini değerler nelerdir?2 Toplumun temel değerleri nelerdir?3 Hangi ahlaki değerler vardır?4 Temel değerler nelerdir?5 Milli değerlerimiz nelerdir?6 Değerlerimiz nelerdir örnekler?7 Toplumun temel değerleri nelerdir 9 sinif?8 Temel değerler nedir din?Milli ve dini değerler nelerdir?Milli ve Manevi Değerler; Toplumun geleceğine yön veren; din, dil, tarih, kültür, örf- adet, gelenek ve göreneklerdir. Bir milletin değerler yargısı onun kendi kimliğini ortaya koyan temel değerleri nelerdir?Toplumu Birleştiren Temel Değerler Bu değerler milli ve dini değerler, peygamber sevgisi, vatan, millet, bayrak sevgisi, tarih bilinci, ortak tarih ve kültür anlayışı olarak ahlaki değerler vardır?Evrensel anlamda, etik, moral ve ahlak bağlamında ortak olan değerlerden, doğruluk-sadakat, doğruluk-adalet, iyi ahlak-edep kavramları kültürümüzdeki sırasıyla 'Sıddık olmak', 'Faruk olmak' ve 'Zinnur olmak' şeklinde ifade edilen değerlerle tamamen değerler nelerdir?Temel Değerlerİfade özgürlüğünü,İnsan haklarına saygıyı,Hakkaniyeti,Hoşgörüyü,Etik değerlere bağlılığı,Katılımcılığı,Şeffaflığı,Sosyal sorumluluğu,Milli değerlerimiz nelerdir?en özet şekilde sıralarsak;1 El sanatlarımız 2 Tarihimiz 3 Dilimiz 4 Dinimiz 5 Bayrağımız, vatanımız, ülkemizin sınırları, 6 Örf ve adetlerimiz, 7 Milli sporcularımız, yazarlarımız, sanatçılarımız, politikacılarımız, 8 Birlik, beraberlik içinde kutladığımız milli ve dini nelerdir örnekler?ARZULANAN KÜLTÜREL DEĞERLER Katılanların Türkiye'de görmek istedikleri değerlerde ilk on sırayı adalet, ahlak, güven, saygı, huzur, eşitlik, refah, dürüstlük, aile ve çevre bilinci alıyor. Buradaki 10 değerin 6'sının kişisel değerlerle aynı olduğu görülüyor Adalet, ahlak, güven, saygı, dürüstlük ve temel değerleri nelerdir 9 sinif?Özellikle bizim toplumumuzda vatan namus olarak telakki edilir. Toprak, uğrunda ölen varsa vatan olarak addedilir. Bu nedenle vatanın korunması toplumu bir arada tutan en önemli değerdir….Temel değerler şunlardır; 18, 2018Temel değerler nedir din?Her çağda insanların bu temel arzularını gerçekleştirip yaşatacak mükemmelliğe sahip olan İslâm dininin, ilk ve nihai gayesini gerçekleştirmek üzere ortaya koyduğu beş “Temel Değeri” vardır. 1 Hayatın/Canın korunması 2 Aklın korunması 3 Dinin korunması 4 Malın korunması 5 Namusun-Neslin korunması. Milli Değerlerimiz NelerdirBir medeniyetin oluşumunda maddi unsurlar kadar milli ve manevi değerlerde önemlidir. Medeniyetleri oluşturan insandır. İnsan ise hem maddi hem manevi özellikleri olan bir varlıktır. Bedeni özelliklerinin yanı sıra manevi özellikleri de insanı insan yapan özelliklerdir. Maddeye önem verip maneviyatını unutan bir insan yaşam bulduğu bu dünyada mutlu bir hayat sürmesi mümkün değilse, maddi değerlere önem verilip manevi değerler unutulduğu müddetçe bir medeniyetin uzun sürmesi de aynı şekilde mümkün bir yandan şiddet ve terör olayları, hırsızlık, rüşvet ve yolsuzluk olayları dünyada yaşayan bütün insanların maddi hayatını tehdit ederken, diğer yandan da maddiyata önem vermenin, inanç değerlerinin arka plana itilmesi gerekliliğini ortaya koymaya çalışan bilimsel izahı olmayan birçok yanlışlıklar ortaya sürülmektedir. Bizleri kurtaracak pek çok model önümüze sürülmek istense de çağımızda ki bu problemlerle başa çıkabilmemizin yolu, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmakla olacaktır. Nitekim bugün birçok toplum kurtuluşu kendi milli ve manevi değerlerine geri dönmekle mümkün olacağını ifade eder hale milleti millet yapan temel değerlerin başında milli ve manevi değerler gelmektedir. Vatan, bayrak, kültür, dil, marş vb. gibi unsurlar milli değerlerimizi Din ise, manevi değerlerimizi ifade etmektedir. Bugünkü konumuzda milli ve manevi değerlerimizin neler olduğunu ve hayatımızın neden vazgeçilmezlerinden olduğunu ifade etmeye yaşanılan ve kültürün oluşturulduğu topraklara vatan denilmektedir.[1] Vatan sadece toprak parçası değildir. Vatan üzerinde yaşayan insanlar için hürriyet demektir. Esaret altında olmamak demektir. Bu sebeple yaşadığımız bu topraklara bir toprak parçası olarak bakmamak gerekir. Nitekim Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşında vatanımızın önemini şöyle ifade yerleri toprak’ diyerek geçme, tanı!Düşün altındaki binlerce kefensiz şehid oğlusun, incitme, yazıktır, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.…Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,Etmesin tek vatanımdan beni dünyada sevmek, düşmanlara onu terk etmemek, kendisine gelecek her türlü zarara karşı gerekli tedbirleri almak ve gerektiği zaman onun için canını vermek kutsal bir vazifedir. Türkiye’miz bizim için en vazgeçilmezlerdendir. Atalarımız bu topraklar için kendilerine düşen bütün vazifeleri layıkıyla yerine getirmişler, bu topraklara namahrem elini değdirmektense ölmeyi şeref sayarak şehitliğe sevinçle uçmuşlardır. Bugün, vatanımızı muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak için bize düşen vazifeleri en güzel şekilde yerine getirmeliyiz. Ayrıca şu husus unutulmamalıdır ki, vatan sevgisi milletin, belli bir topluluğun veya bir kuruluşun simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş, olarak tarif edilen bayrak, sadece kumaştan ibaret değildir. Bayrağa değer veren bir milletin kendisidir. Arif Nihat Asya Bayrak şiirinde bu hususu ne güzel ifade mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!Işık ışık, dalga dalga bayrağım,Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.…Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…Gölgende bana da, bana da yer ver !Sabah olmasın, günler doğmasın ne ay yıldızın ışığı bayrağımız al kırmızısını, Yüce Şehitlerimizin kanından ay yıldızını ise, şehitlerimizin tertemiz kanına yansımasından almıştır. Bayrağımız her birimizin sevdasıdır. Milletimizin temel nişanesidir. Her nerde görülürse Şanlı tarihimizi hatırlar ve Yüce Milletimizin varlığını yanımızda toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları oluşturmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütününe denir.[2] Kültür, toplumların oluşturduğu bütün güzellikleri ifade eden bir kavramdır. Şiir, hikaye, müzik, vb. gibi sözlü veya yazılı edebiyatın ürünü olan ve dili oluşturan bütün eserler, bayramlar, seyirlik oyular, mimari, yeme-içme, giyim-kuşam ve halk oyunları hep kültürün birer özellikle bozulmamasına yönelik en büyük gayreti kültürümüze göstermeliyiz. Çünük bugün, kendi kültürümüzde olmayan birçok şey kendi kültürümüz gibi yansıtılmaktadır. Düğünlerimizde, eğlencelerimizde, cenazelerimizde toplum yaşantımızın her kesiminde kendi özümüze ait şeylerin yavaş yavaş yıpratılarak hayatımızdan çıkarılmaya çalışıldığına şahit olmaktayız. Mesela yılbaşı eğlenceleri tamamen kendi kültürümüzün mahsulü değildir. Bu tür eğlencelerde hem bedenimizi yıpratan hem de toplumsal bütünlüğümüzü bozan alkollü içecekler çokça alınmakta, harcamalar israf boyutunu aşmakta ve kumar gibi aramıza düşmanlık sokan oyunlar oynanmaktadır. Oysaki bu gibi şeyler kültürel mirasımıza ve dini inançlarımıza tamamen ters şeylerdir. Bu sebeple dinimizle bir bütün olarak birleşmiş kültürümüze sokulacak her türlü yanlışlıklar, toplumumuzdaki birlik ve beraberliği sekteye birbirimize bağlayan aramızdaki iletişimi sağlayan büyük nimetlerden biride “dil” dir. Görünüş itibariyle küçük bir et parçası olan dil, yaptığı işler bakımından büyük bir vasıtadır. İyi veya kötü düşünceler dil ile açıklanır. Sevgiler ve nefretler dil ile ifade Kitabımızda dilimizi kötü sözlerden korumamız istenmekte, gerçek kurtuluşa erenlerin özelliklerinden biri de dillerini kötü şeylerden koruyanlar olduğu[3] ifade edilmektedir. Sevgili Peygamberimiz de bir hadisinde müminlerin özelliğinden bahsederken sözü güzel söyleyenler olduğunu bildirmiştir. Konumuzla ilgili hadis şöyledir. لَيْس المُؤْمِنُ بالطَّعَّانِ ، وَلا اللَّعَّانِ ، وَلا الْفَاحِشِ ، وَلا الْبَذِيء »“Mümin, insanları lanetlemeyen, kötü söz ve çirkin davranışlar sergilemeyen kimsedir.”[4]İnsan olarak bize yakışan konuştuğumuz zaman incitmeden, kötü kelimeler kullanmadan ve kendi dilimizin güzelliklerini kullanarak hoş söz söylemek en büyük zenginliklerimizden biri Türkçemizdir. Bugün üzülerek görmekteyiz ki, güzel dilimiz Türkçe yerine yabancı kelimelerin kullanımı çokça fazlalaşmıştır. İletişimimizi sağlayan dil artık insanlar arasındaki iletişimi tam anlamıyla sağlayamaz hale gelmiştir. Kuşaklar arasında dile bağlı çatışmalar olduğunu görmekteyiz. Bu sebeple bizlere düşen büyük görevler vardır. Öncelikle kendimiz güzel dilimiz Türkçeyi tam anlamıyla öğrenmeli, öğrendiğimizi hayata tatbik ederek örnek bir hayat sürmeli ve kendi öz dilimizi gelecek nesillerimize MarşıHer milletin kendine özgü bir marşı vardır. Bizim marşımız İstiklal Marşı ise, toplumsal birlikteliğimizden, düşmana esir olmamayı şeref saymaktan, bu vatan uğruna can vermekten, cennet vatanı kimselere bırakmamayı ahdetmekten ortaya çıkmıştır. Marşımız Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınsa da aslında İstiklal Marşı, her birimizin yüreğindeki sevdanın dışa yansımasıdır. Her bir kıtası ayrı bir heyecanın ifadesidir. Nitekim her zaman dile getirdiğimiz ilk iki kıta hepimizin zihinlerine sönmez bu şafaklarda yüzen al sancakSönmeden yurdumun üstünde tüten en son benim milletimin yıldızıdır parlayacak!O benimdir, o benim milletimindir ancak!…Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet, bu celâl?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra Hakk’a tapan milletimin Rabbimiz yaşadığımız bu alemi ve içinde var etmiş olduğu her şeyi insan için, onun mutlu ve huzurlu olması için yaratmıştır. İnsanın en mutlu ve en huzurlu olduğu yer ise ailesinin yanıdır. Aile hayatı sayesinde insan mutluluğa sükûnete erer. Bu hususu Yüce Rabbimiz bizlere şöyle bildirmektedir. وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”[5]Aile bir toplumun en küçük birimi ve temel taşıdır. İnsanların meydana gelişi, olgunlaşması ve sağlıklı nesillerin oluşması aile müessesesi ile mümkündür. Sağlıklı ve sağlam bir toplumun oluşması için birbirlerini seven, yardımlaşma ve dayanışma ruhu içerisinde kederleri ve sevinçleri paylaşan aile yapısına ihtiyaç vardır. Aileler ne kadar mutlu ve huzurlu olursa, toplumda o kadar güçlü ve kuvvetli olur. Bu sebeple toplumumuzun en önemli yapı taşlarından biri olan aile hayatının korunması hepimize üşen bir vazifedir. DinBizi birbirimize bağlayan manevi unsur Yüce Dinimiz İslam’dır. İslam dini inananları kardeş olarak tanımlar. Kuran-ı Kerimde إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ “Muhakkak ki, inananlar kardeştir”[6] buyrularak bu hususa işaret edilmektedir. İslam Dinini üç ana unsuru vardır İman, ibadet ve ahlak. İman altı iman esasından teşkil etmekte, ibadetler ve ahlak, Yüce Rabbimizin emri ve Peygamber Efendimizin hayatında şekillendirdiği unsurlardır. Dinin aslî unsurlarından olan iman bir bakıma dinin Tanrı’yı tanıma ve bilme marifetullah boyutu, ibadetler Tanrı’ya itaat boyutunu ve ahlâk ise Tanrı’yı sevme mâhabbetullah boyutunu teşkil eder. İmanın akıl ve bilgi, ibadetlerin inanç ve kanaat, ahlâkın ise gönül ve duygu kaynaklı olması her birinin mahiyeti gereğidir.[7]İslam Dininin temel kaynağı Kuran-ı Kerimdir. Kutsal Kitabımız bizleri yanlışla doğruyu birbirinden ayırt etmeye yönelten bir kitaptır. Dünya ve ahiret hayatımızın mutluluğu açısından bizlere bir hidayet rehberidir. Kuran-ı Kerimde bizlere bu husus şöyle hatırlatılmaktadır. ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ“Bu, Kuran kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.” [8]İslam Dininin ikinci kaynağı ise, Sevgili Peygamberimizin sünnetidir. İslam Dininde, Kur’an-ı Kerim’den sonra bilgi ve uygulama açısından en büyük kaynak, Hz. Peygamberin Sünneti kabul edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de tafsilatlı bir şekilde yer almayan emirlerin ve yasakların uygulama sahasına çıkması hep Sünnetle olmuştur. Bir beşer olarak günlük yaşantımız nasıl şekillenmeli, insanca yaşam nasıl olmalı, dünya ve ahiret huzurunu nasıl elde edebiliriz? sorularının en güzel cevabını, Sevgili Peygamberimizin Sünnetinde buluyoruz. Ailevi ilişkilerde mutluluğun anahtarı Hz. Peygamberin Sünnetinde saklıdır. Hz. Peygamberimizin Sünneti, Kur’an-ı Kerim’in en büyük tefsiridir. Bu sebeple, Sünnete tabi olmak, Kur’an’a tabi olmak anlamına gelmektedir. Kuran-ı kerimde bu hususa şeyle işaret إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ“Ey Muhammed De ki “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[9] Bu iki temel kaynaktan hareketle kıyas ve icma olmak üzere iki temel kaynağın yanı sıra, daha birçok kaynak geliştirilmiştir. Şanlı Ecdadımız, İslam dinini benimsemiş, tarihten getirmiş olduğu kültürle özümsemiş, mimaride, sanatta ve daha birçok alanda eserler ortaya çıkarmıştır. Sonuç itibariyle; Milli ve manevi değerler et ve tırnak gibi bir bütünün iki parçasıdır. Biri diğerinden daha az önemli değildir. Müslüman-Türk milleti olarak bizler, hür yaşamış, vatanını hiçbir düşmana terk etmemiş ve bu uğurda ölmeyi kendine şeref saymış, bayrağını gönderden indirmemiş, kendi kültürünü bütün dünyaya bildirmiş ve kendi kültürünü birçok medeniyete aktarmış, aile hayatını en sağlam temellere dayandırmış ve dini birikimlerini terk etmemiş bir millettir. İnsan, hayatından bir değer kaybolduğu zaman onun yerini dolduracak mutlaka bir şeyler bulmaya meyillidir. Bu sebeple milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmalı, tarihten getirdiğimiz güzelliklerimizi benimseyip hayatımıza adapte ettikten sonra bu hususlardan her birini çocuklarımıza aktarmalıyız. Unutmayalım ki, gelecek çocuklarımızın ellerinde Blog Sayfası * Online Tv Sayfası * Canlı Maç Seyret * Ödev Sitesi * Yemek Tarifi * Bedava Backlink * Cep Telefonu * Free Backlink * SEO Yarışmaları * Memur Blog * Türk Filmi İzle * Yalan Dünya Dizisi * Koyu Kırmızı Dizisi * Ayrılık Olmasa Dizisi * SEO Yarışmaları * Memur Blog * Güncel * Güncel Blogcu * Günlük Gazeteler

milli ve manevi değerlerimiz nelerdir