mulk suresi arapça oku enfal
İkra(OKU)Ümmeti : Ubeydullah Arslan - 4 Vacip 008 Enfal Suresi ; 009 Tevbe Suresi a ; 067 Mulk Suresi ; 068 Kalem Suresi ;
Felak Suresi okunuşu ve anlamı & Nas Suresi okunuşu ve anlamına bu sayfadan tek seferde ulaşabilirsiniz. Felak Suresi fazileti, tefsi Kuran oku - ayet.gen.tr tüm linkler
279607 Dinle İndir Oku Paylaş. Mülk Suresi Sesi Ahmed Al Ajmi. Mülk Suresi Sesi Omar Al Kazabri. Mülk Suresi Sesi Abdul Basit Abd Alsamad. Mülk Suresi Sesi Abdul Basit Abd Alsamad. Mülk Suresi Sesi Muhammed al Mohaisany. Mülk Suresi Sesi Abdul Basit Abd Alsamad Mujawwad. Mülk Suresi Sesi Maher Al Muaiqly.
MülkSuresi 30 ayettir. Nüzulü Mekke'de olup 77. sure olarak inmiştir. Kur'an-ı Kerim'de 561 sayfa numarasında yer almaktadır. About JW Player 6.6.3896 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 1- Mülk elinde olan (Allah) çok yücedir-mukaddestir. O, her şeye kadirdir (güç yetirendir). (67-Mülk 1)
SureSure Kur'an-ı Kerim Arapça Item Preview 008.Enfal Suresi download. 611.2K 067.Mulk Suresi download. 424.6K
nama nama terminal pada kunci kontak 6 terminal. Medine döneminde hicretin ikinci yılında Bedir savaşından sonra inmiştir. 75 âyettir. Sûre, adını ilk ayetteki “el-Enfâl” kelimesinden almıştır. “Enfâl”, savaş ganimetleri demektir. Sûrede başlıca, savaş, özellikle Bedir savaşı sonrası elde edilen ganimetlerle, bunların kimlere ve nasıl pay edileceği konu edilmektedir. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla 1. Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki Ganimetler Allah ve Peygamber’e aittir. O halde siz gerçek müminler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin. 2. Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. 3. Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir. 4. İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için Rableri katında nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır. 5. Onların bu hali, müminlerden bir gurup kesinlikle istemediği halde, Rabbinin seni evinden hak uğruna çıkardığı zamanki halleri gibidir. 6. Hak ortaya çıktıktan sonra sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi cihad hususunda seninle tartışıyorlardı. 7. Hatırlayın ki, Allah size, iki taifeden kervan veya Kureyş ordusundan birinin sizin olduğunu vadediyordu; siz de kuvvetsiz olanın kervanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve Kureyş ordusunu yok ederek kâfirlerin ardını kesmek istiyordu. 8. Bunlar, günahkârlar istemese de hakkı gerçekleştirmek ve bâtılı ortadan kaldırmak içindi. 9. Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peşpeşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu. 10. Allah bunu meleklerle yardımı sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir. 11. O zaman katından bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu; sizi temizlemek, şeytanın pisliğini verdiği vesveseyi sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve savaşta sebat ettirmek için üzerinize gökten bir su yağmur indiriyordu. 12. Hani Rabbin meleklere “Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun; Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım; vurun boyunlarına! Vurun onların bütün parmaklarına! diye vahyediyordu. 13. Bu söylenenler, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır. 14. İşte bu yenilgi size Allah’ın azabı! Şimdilik onu tadın! Kâfirlere bir de cehennem ateşinin azabı vardır. 15. Ey müminler! Toplu halde kâfirlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin. Korkup kaçmayın. 16. Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya diğer bölüğe ulaşıp mevzi tutma durumu dışında, kim öyle bir günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o, Allah’ın gazabını hak etmiş olarak döner. Onun yeri de cehennemdir. Orası, varılacak ne kötü yerdir! 17. Savaşta onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı onu. Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için yaptı. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir. 18. Bu böyledir. Şüphesiz Allah, kâfirlerin tuzağını bozar. 19. Ey kâfirler! Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih geldi! Yenelim derken yenildiniz. Ve eğer inkardan vazgeçerseniz bu sizin için daha iyidir. Yine Peygamber’e düşmanlığa dönerseniz, biz de ona yardıma döneriz. Topluluğunuz çok bile olsa, sizden hiçbir şeyi savamaz. Çünkü Allah müminlerle beraberdir. 20. Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyin. 21. İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın. 22. Şüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir. 23. Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile yine onlar yüz çevirerek dönerlerdi. 24. Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız. 25. Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz umuma sirayet ve hepsini perişan eder. Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir. 26. Hatırlayın ki, bir zaman siz yeryüzünde âciz tanınan az bir toplum idiniz; insanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz da şükredesiniz diye Allah size yer yurt verdi; yardımıyla sizi destekledi ve size temizinden rızıklar verdi. 27. Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber e hainlik etmeyin; sonra bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz. 28. Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah’ın katındadır. 29. Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırdedecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir. 30. Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni yurdundan çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar sana tuzak kurarlarken Allah da onlara tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir. 31. Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki “Evet işittik, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleyebiliriz. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.” 32. Hani o kâfirler bir zaman da Ey Allah’ım! Eğer bu Kitap senin katından gelmiş bir gerçekse üzerimize gökten taş yağdır, yahut bize elem verici bir azap getir! demişlerdi. 33. Halbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir. 34. Onlar Mescid-i Haram’ın mütevellîleri olmadıkları halde müminleri oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez. 35. Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. Ey kâfirler! İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi azabı tadın! 36. Şüphesiz ki inkâr edenler mallarını, insanları Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Ama sonunda bu, onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır. Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme toplanacaklardır. 37. Bu toplama Allah’ın murdarı temizden ayıklaması mümini kâfirden ayırması ve bütün murdarların bir kısmını diğer bir kısmının üstüne koyup hepsini yığarak cehenneme atması içindir. İşte onlar ziyana uğrayanların kendileridir. 38. İnkâr edenlere, sana düşmanlıktan vazgeçerlerse, geçmiş günahlarının bağışlanacağını söyle. Yok geri dönerlerse kendilerinden öncekilerin hali gözlerinin önündedir! 39. Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! İnkâra son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür. 40. Eğer imandan yüz çevirirlerse, bilin ki Allah sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!. 41. Eğer Allah’a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün Bedir savaşında kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah’a, Resulüne, onun akrabalarına yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir. 42. Hatırlayın ki, Bedir savaşında siz vâdinin yakın kenarında Medine tarafında idiniz, onlar da uzak kenarında Mekke tarafında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda deniz sahilinde idi. Eğer savaş için sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille gözüyle gördükten sonra helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için böyle yaptı. Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir. 43. Hatırla ki, Allah, uykunda sana onları az gösterdi. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette çekinecek ve bu iş hakkında münakaşaya girişecektiniz. Fakat Allah sizi bundan kurtardı. Şüphesiz O, kalplerin özünü bilir. 44. Allah, olacak bir işi yerine getirmek için savaş alanında karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler Allah’a döner. 45. Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın ki başarıya erişesiniz. 46. Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. 47. Çalım satmak, insanlara gösteriş yapmak ve insanları Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar kâfirler gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. 48. Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım, dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi melekleri görüyorum, ben Allah’tan korkuyorum; Allah’ın azabı şiddetlidir, dedi. 49. O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, sizin için, “Bunları, dinleri aldatmış” diyorlardı. Halbuki kim Allah’a dayanırsa, bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. Kendisine güveneni üstün ve galip kılacak O’dur. Yoksa orduların sayı ve techizat üstünlüğü değildir. 50. Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve “Tadın yakıcı cehennem azabını” diyerek o kâfirlerin canlarını alırken onları bir görseydin! 51. İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir. 52. Bunların gidişatı tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidişatı gibidir. Onlar da Allah’ın âyetlerini inkâr etmişlerdi de Allah onları günahları sebebiyle yakalamıştı. Allah güçlüdür. O’nun cezası şiddetlidir. 53. Bu da, bir millet kendilerinde bulunanı güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirinceye kadar Allah’ın onlara verdiği nimeti değiştirmeyeceğinden dolayıdır. Gerçekten Allah işitendir, bilendir. 54. Evet bunların durumu, Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumuna benzer. Onlar Rablerinin âyetlerini yalanlamışlardı; biz de onları günahlarından ötürü helâk etmiştik ve Firavun ailesini denizde boğmuştuk. Hepsi de zalimler idiler. 55. Allah katında, yürüyen canlıların en kötüsü kâfir olanlardır. Çünkü onlar iman etmezler. 56. Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra her defasında hiç çekinmeden ahidlerini bozan kimselerdir. 57. Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile onlara vereceğin ceza ile arkalarında bulunan kimseleri de dağıt. 58. Antlaşma yaptığın bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de onlarla yaptığın ahdi aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez. 59. İnkâr edenler yakayı kurtardıklarını sanmasınlar. Çünkü onlar bizi âciz bırakamazlar. 60. Onlara düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği düşman kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız. 61. Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et, çünkü O işitendir, bilendir. 62. Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir. 63. Ve Allah, onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir. 64. Ey Peygamber! Sana ve sana uyan müminlere Allah yeter. 65. Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze kâfire galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur. 66. Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, onlardan ikiyüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah’ın izniyle onlardan ikibin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir. 67. Yeryüzünde ağır basıncaya küfrün belini kırıncaya kadar, hiçbir peygambere esirleri bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah sizin için ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir. 68. Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu. 69. Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yeyin. Ve Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah bağışlayan, merhamet edendir. 70. Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki Eğer Allah kalplerinizde hayır olduğunu bilirse, sizden alınandan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir. 71. Eğer sana hainlik etmek isterlerse üzülme, çünkü daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi de Allah onlara karşı sana imkân ve kudret vermişti. Allah bilendir, hikmet sahibidir. 72. İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın o müslümanlara yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir. 73. Kâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz onu Allah’ın emirlerini yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur. 74. İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, muhacirleri barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır. 75. Sonradan iman eden ve hicret edip de sizinle beraber cihad edenler de sizdendir. Allah’ın kitabına göre yakın akrabalar birbirlerine vâris olmağa daha uygundur. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
Allah’ın insanları yeniden diriltmeye muktedir olduğunu bildiren âyetlerle başlayan sûrede ağırlıklı olarak kıyamet koparken evrende meydana gelecek olaylar, ölmek üzere olan insanın halleri, öldükten sonra dirilme ve hesap konuları ile inkârcıların âhirette karşılaşacağı zorluklar, mutlu ve mutsuz insanların halleri ele alınmaktadır. Sûrede ayrıca vahiy esnasında Hz. Peygamber’in Cebrâil’den aldığı vahyi hâfızasına yerleştirmek için gösterdiği gayret, Allah Teâlâ’nın bu konudaki uyarıları ve âhiretin varlığını ispatlayan deliller üzerinde durulmuştur. İşte Kıyamet Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu... KIYAMET SURESİ OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim uksimu bi yevmil kıyâmeti. lâ uksimu bin nefsil levvâmeti. yahsebul insânu ellen necmea ızâmehu. kâdirîne alâ en nusevviye benânehu. yurîdul insânu li yefcure emâmehu. eyyâne yevmul kıyâmeti. izâ berikal basarbasaru. hasefel kamerkameru. cumiaş şemsu vel kamerkameru. insânu yevme izin eynel meferrmeferru. lâ vezervezere. rabbike yevme izinil mustekarrmustekarru. insânu yevme izin bimâ kaddeme ve ahharahhara. insânu alâ nefsihî basîratun. lev elkâ meâzîrahu. tuharrik bihî lisâneke li ta'cele bihî. aleynâ cem'ahu ve kur'ânehu. izâ kara'nâhu fettebi' kur'ânehu. inne aleynâ beyânehu. bel tuhıbbûnel âcilete. tezerûnel âhirate. yevme izin nâdıratun. rabbihâ nâziratun. vucûhun yevme izin bâsiratun. en yuf'ale bihâ fâkıratun. izâ belegatit terâkıye. kîle men râkrâkın. zanne ennehul firâkfirâku. sâku bis sâksâkı. rabbike yevme izinil mesâkmesâku. lâ saddeka ve lâ sallâ. lâkin kezzebe ve tevellâ. zehebe ilâ ehlihî yetemettâ. leke fe evlâ. evlâ leke fe evlâ. yahsebul insânu en yutrake sudâsudân. lem yeku nutfeten min menîyin yumnâ. kâne alakaten fe halaka fe sevvâ. ceale minhuz zevceyniz zekera vel unsâ. leyse zâlike bi kâdirin alâ en yuhyiyel mevtâ. KIYAMET SURESİ TÜRKÇESİ Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla Kıyamet gününe yemin ederim. ﴾1﴿ Kusurlarından dolayı kendini kınayan nefse de yemin ederim ki diriltilip hesaba çekileceksiniz. ﴾2﴿ İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır? ﴾3﴿ Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter. ﴾4﴿ Fakat insan önünü geleceğini, kıyameti yalanlamak ister. ﴾5﴿ "O kıyamet günü ne zaman?" diye sorar. ﴾6﴿ Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan "kaçış nereye?" diyecektir. ﴾7-10﴿ Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur. ﴾11﴿ O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur. ﴾12﴿ O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir. ﴾13﴿ Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir. ﴾14-15﴿ Ey Muhammed! Onu vahyi çarçabuk almak için dilini kımıldatma. ﴾16﴿ Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. ﴾17﴿ O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. ﴾18﴿ Sonra onu açıklamak da bize aittir. ﴾19﴿ Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz. ﴾20-21﴿ O gün bir takım yüzler aydındır. ﴾22﴿ Rablerine bakarlar. ﴾23﴿ O gün bir takım yüzler de asıktır. ﴾24﴿ Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar. ﴾25﴿ Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir bunu iyi edecek?" dendiği, ölmek üzere olanın da bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevkediliş Rabbinedir. ﴾26-30﴿ O, Peygamberi doğrulamamış, namaz da kılmamıştı. ﴾31﴿ Fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti. ﴾32﴿ Sonra da kasıla kasıla ailesine gitmişti. ﴾33﴿ "Bu azap sana layıktır, layık! Evet, layıktır sana, layık!" denecektir. ﴾34-35﴿ İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder. ﴾36﴿ O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi? ﴾37﴿ Sonra bu, bir "alaka" oldu. Derken Allah onu yaratıp güzelce şekillendirdi. ﴾38﴿ Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti. ﴾39﴿ Şimdi, bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? ﴾40﴿ KIYAMET SURESİ TEFSİRİ Yüce Allah’ın Kur’an’da herhangi bir konuyu yemin ederek zikretmesi o konunun ve üstüne yemin edilen şeyin önemine işaret eder. Burada da korkunç manzaralarla dolu kıyamet gününe ve kendini kınayan, sorgulayan nefse dikkat çekilmiştir. Kur’an-ı Kerîm’de kıyametin geleceğinden kuşku duyulmaması gerektiğini belirten ve kıyametle ilgili durumları açıklayan pek çok âyet vardır. Müslüman için önemli olan kıyametin ne zaman kopacağını, dolayısıyla âhiret hayatının ne zaman başlayacağını bilmek değil, kıyametin kopmasıyla başlayacak olan ebedî hayata inanmak ve ona gerektiği şekilde hazırlanmaktır. İslâm inancına göre sûra ilk üflendiğinde bütün canlılar ölecek; kabir hayatı veya berzah denilen ve ölümle kıyametin kopması arasındaki dönemi kapsayan sürecin dolması ve kıyametin kopmasından bir süre sonra sûra ikinci defa üflenince, insanlar yeniden diriltilerek yattıkları yerlerden kalkıp mahşerde toplanacaklardır. Arkasından hesaba çekilip yargılanma, amel defterlerinin ortaya konması, mîzan yani iyilik ve kötülüklerin tartılması, değerlendirilmesi gibi âhiret halleri denilen aşamalar gerçekleştikten sonra cennetlikler ve cehennemlikler belli olacak, sırat köprüsünden geçebilenler cennete kavuşurken geçemeyenler cehennemi boylayacaklardır. Sözlükte nefs nefis, “bir şeyin kendisi ve hakikati, benlik, can, ruh, kalp, insandaki mânevî güç, kan” gibi anlamlara gelmektedir, Kur’an-ı Kerîm’de nefis, insanı, insanın şahsını, varlık bütünlüğünü, kişiliğini ifade eder meselâ bk. Bakara 2/233; Âl-i İmrân 3/25, 30; Enâm 6/70, 151. Ancak zamanla İslâm düşüncesinde “nefis” kelimesi daha özel olarak iki anlamda kullanılmıştır 1. Nefis, insandaki istekler, arzular, güdüler, dürtüler ve duygular bütünüdür. Uygun eğitim almamış insanda ortaya çıkan kötü huy ve özellikler buradan kaynaklanır. 2. İnsanın hakikati ve kendisi. Gazzâlî, bu anlamda nefsin kalp, ruh ve akılla eş anlamlı olduğunu belirtir İhyâ, III, 3-5. İnsan nefsi iki temel özelliğe sahiptir a Nefis dinamiktir, kendi kendisini dengeleyici bir sistemdir ve onda zıt eğilimlerin meydana getirdiği psikolojik bir gerginlik ortamı vardır. Bu gerginlikler davranışlarda güdüleyici bir sistem olarak rol oynarlar. Kur’an’da muhtelif âyetlerde nefsin bu özelliğine işaret edilmektedir meselâ bk. Şems 91/7-10; Tîn 95/4. b Nefiste gelişme ve olgunlaşma gücü vardır. İlkel haliyle nefis, içgüdüsel isteklerin baskın olduğu, dolayısıyla ahlâkî ölçülere uyum sağlamakta zorlandığı için kötülüğe yatkındır. Bu özellikteki nefis derecesine nefs-i emmâre denilir nefis hakkında bk. Nisâ 4/1. Mutasavvıflar, nefsin mertebelerini ve hallerini şu şekilde açıklamışlardır 1. Nefs-i emmâre Şeytana uyarak şehevî bedensel, biyolojik isteklerin, makam ve mevki sahibi olma gibi tutkuların karşılanmasını emreden ve kalbi süflî yönlere çeken kuvvet demektir. 2. Nefs-i levvâme Bayağı eğilim ve arzulara karşı mücadele eden, işlediği günahlardan dolayı üzülüp kendini kınayan, yargılayan ve düzeltmeye çalışan nefis basamağıdır. 3. Nefs-i mülhime Hayır ve şerri idrak edebilme melekesine sahip olan nefistir. 4. Nefs-i mutmainne İman nuruyla tam aydınlanmış, kötü sıfatlardan kurtulup yüce ahlâk ile bezenmiş olan nefistir. Bu dereceye ulaşan nefsin sıkıntı ve gerilimleri son bulmuştur. Bu nefis hem Allah ile hem kullarla hem de kendisiyle barışık olduğu için huzur ve tatmin içerisindedir. 5. Nefs-i zekiyye Nefsi kirletecek inkâr, cehalet, kötü hisler, yanlış inançlar ve kötü huylardan temizlenmiş; iman, ilim, irfan, iyi hisler, güzel huy ve ilâhî ahlâk gibi takva özellikleriyle terbiye edilmiş nefis demektir. 6. Nefs-i râziye Kendisi ve başkaları hakkında Allah’ın hayır veya şer olarak takdir ettiği hükümlere tereddütsüz rıza gösterip teslim olan nefsin makamıdır. 7. Nefs-i marziyye Allah ile kul arasında karşılıklı rıza ilişkisinin kurulduğu, kulun Allah’tan, Allah’ın da kuldan razı olduğu makamdır. 8. Nefs-i kâmile Kişinin ahlâk ve marifette kemale ererek irşad mevkiine yükseldiği makamdır Konu hakkında bk. Süleyman Uludağ, “Nefis” DİA, XXXII, 526-529; Hayati Hökelekli İFAV Ans., III, 464-466.
Yüzlerce vatandaş, Deterjanpazarı com tarafından dolandırıldıklarını ileri sürdü
Kur'an İçerisinde Ara Ayet altı "Oku" ikonu bazı kullanıcılarda çalışmamaktadır. Sorun ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir. Alfabetik Sıralama Mushaf Sıralaması Nüzûl Sıralaması Fâtiha Suresi1Bakara Suresi2Âl-i İmrân Suresi3Nisâ Suresi4Mâide Suresi5En'âm Suresi6A'râf Suresi7Enfâl Suresi8Tevbe Suresi9Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Ra'd Suresi13İbrahim Suresi14Hicr Suresi15Nahl Suresi16İsrâ Suresi17Kehf Suresi18Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Enbiyâ Suresi21Hac Suresi22Mü'minûn Suresi23Nûr Suresi24Furkan Suresi25Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28Ankebût Suresi29Rûm Suresi30Lokman Suresi31Secde Suresi32Ahzâb Suresi33Sebe Suresi34Fâtır Suresi35Yâsin Suresi36Sâffât Suresi37Sâd Suresi38Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Muhammed Suresi47Fetih Suresi48Hucurât Suresi49Kaf Suresi50Zâriyât Suresi51Tûr Suresi52Necm Suresi53Kamer Suresi54Rahmân Suresi55Vâkıa Suresi56Hadid Suresi57Mücâdele Suresi58Haşr Suresi59Mümtehine Suresi60Saf Suresi61Cum'a Suresi62Münâfikûn Suresi63Teğabün Suresi64Talâk Suresi65Tahrim Suresi66Mülk Suresi67Kalem Suresi68Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nuh Suresi71Cin Suresi72Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Kıyamet Suresi75İnsan Suresi76Mürselât Suresi77Nebe Suresi78Nâziât Suresi79Abese Suresi80Tekvir Suresi81İnfitâr Suresi82Mutaffifin Suresi83İnşikak Suresi84Bürûc Suresi85Târık Suresi86A'lâ Suresi87Ğâşiye Suresi88Fecr Suresi89Beled Suresi90Şems Suresi91Leyl Suresi92Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Tin Suresi95Alak Suresi96Kadir Suresi97Beyyine Suresi98Zilzâl Suresi99Âdiyât Suresi100Kâria Suresi101Tekâsür Suresi102Asr Suresi103Hümeze Suresi104Fil Suresi105Kureyş Suresi106Mâ'ûn Suresi107Kevser Suresi108Kâfirûn Suresi109Nasr Suresi110Tebbet Suresi111İhlâs Suresi112Felâk Suresi113Nâs Suresi114 A'lâ Suresi87A'râf Suresi7Abese Suresi80Âdiyât Suresi100Ahkaf Suresi46Ahzâb Suresi33Âl-i İmrân Suresi3Alak Suresi96Ankebût Suresi29Asr Suresi103Bakara Suresi2Beled Suresi90Beyyine Suresi98Bürûc Suresi85Câsiye Suresi45Cin Suresi72Cum'a Suresi62Duhâ Suresi93Duhân Suresi44En'âm Suresi6Enbiyâ Suresi21Enfâl Suresi8Fâtiha Suresi1Fâtır Suresi35Fecr Suresi89Felâk Suresi113Fetih Suresi48Fil Suresi105Furkan Suresi25Fussilet Suresi41Ğâşiye Suresi88Hac Suresi22Hadid Suresi57Hâkka Suresi69Haşr Suresi59Hicr Suresi15Hucurât Suresi49Hûd Suresi11Hümeze Suresi104İbrahim Suresi14İhlâs Suresi112İnfitâr Suresi82İnsan Suresi76İnşikak Suresi84İnşirâh Suresi94İsrâ Suresi17Kadir Suresi97Kaf Suresi50Kâfirûn Suresi109Kalem Suresi68Kamer Suresi54Kâria Suresi101Kasas Suresi28Kehf Suresi18Kevser Suresi108Kıyamet Suresi75Kureyş Suresi106Leyl Suresi92Lokman Suresi31Mâ'ûn Suresi107Mâide Suresi5Meâric Suresi70Meryem Suresi19Mü'min Suresi40Mü'minûn Suresi23Mücâdele Suresi58Müddessir Suresi74Muhammed Suresi47Mülk Suresi67Mümtehine Suresi60Münâfikûn Suresi63Mürselât Suresi77Mutaffifin Suresi83Müzzemmil Suresi73Nahl Suresi16Nâs Suresi114Nasr Suresi110Nâziât Suresi79Nebe Suresi78Necm Suresi53Neml Suresi27Nisâ Suresi4Nuh Suresi71Nûr Suresi24Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55Rûm Suresi30Sâd Suresi38Saf Suresi61Sâffât Suresi37Sebe Suresi34Secde Suresi32Şems Suresi91Şuarâ Suresi26Şûrâ Suresi42Tâ-Hâ Suresi20Tahrim Suresi66Talâk Suresi65Târık Suresi86Tebbet Suresi111Teğabün Suresi64Tekâsür Suresi102Tekvir Suresi81Tevbe Suresi9Tin Suresi95Tûr Suresi52Vâkıa Suresi56Yâsin Suresi36Yunus Suresi10Yusuf Suresi12Zâriyât Suresi51Zilzâl Suresi99Zuhruf Suresi43Zümer Suresi39 Alak Suresi96Kalem Suresi68Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Fâtiha Suresi1Tebbet Suresi111Tekvir Suresi81A'lâ Suresi87Leyl Suresi92Fecr Suresi89Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Asr Suresi103Âdiyât Suresi100Kevser Suresi108Tekâsür Suresi102Mâ'ûn Suresi107Kâfirûn Suresi109Fil Suresi105Felâk Suresi113Nâs Suresi114İhlâs Suresi112Necm Suresi53Abese Suresi80Kadir Suresi97Şems Suresi91Bürûc Suresi85Tin Suresi95Kureyş Suresi106Kâria Suresi101Kıyamet Suresi75Hümeze Suresi104Mürselât Suresi77Kaf Suresi50Beled Suresi90Târık Suresi86Kamer Suresi54Sâd Suresi38A'râf Suresi7Cin Suresi72Yâsin Suresi36Furkan Suresi25Fâtır Suresi35Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Vâkıa Suresi56Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28İsrâ Suresi17Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Hicr Suresi15En'âm Suresi6Sâffât Suresi37Lokman Suresi31Sebe Suresi34Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Zâriyât Suresi51Ğâşiye Suresi88Kehf Suresi18Nahl Suresi16Nuh Suresi71İbrahim Suresi14Enbiyâ Suresi21Mü'minûn Suresi23Secde Suresi32Tûr Suresi52Mülk Suresi67Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nebe Suresi78Nâziât Suresi79İnfitâr Suresi82İnşikak Suresi84Rûm Suresi30Ankebût Suresi29Mutaffifin Suresi83Bakara Suresi2Enfâl Suresi8Âl-i İmrân Suresi3Ahzâb Suresi33Mümtehine Suresi60Nisâ Suresi4Zilzâl Suresi99Hadid Suresi57Muhammed Suresi47Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55İnsan Suresi76Talâk Suresi65Beyyine Suresi98Haşr Suresi59Nûr Suresi24Hac Suresi22Münâfikûn Suresi63Mücâdele Suresi58Hucurât Suresi49Tahrim Suresi66Teğabün Suresi64Saf Suresi61Cum'a Suresi62Fetih Suresi48Mâide Suresi5Tevbe Suresi9Nasr Suresi110 Mülk Suresi 30 ayettir. Nüzulü Mekke'de olup 77. sure olarak Kerim'de 561 sayfa numarasında yer almaktadır. Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin. . ayet ile . ayet arasını Türkçe Meal Arapça Metin Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ 1- Mülk elinde olan Allah çok yücedir-mukaddestir. O, her şeye kadirdir güç yetirendir. 67-Mülk 1 تَبَارَكَ الَّذ۪ي بِيَدِهِ الْمُلْكُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ Mülk elinde olan Allah çok yücedir-mukaddestir. O, her şeye kadirdir güç yetirendir. -1 2- O, hanginizin daha güzel amelde-işde bulunacağını denemek ortaya çıkarmak için ölümü ve hayatı yarattı. O Aziz'dir üstün ve güçlü olandır, Gafur'dur çok bağışlayandır. 67-Mülk 2 اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاًۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ O, hanginizin daha güzel amelde-işde bulunacağını denemek ortaya çıkarmak için ölümü ve hayatı yarattı. O Aziz'dir üstün ve güçlü olandır, Gafur'dur çok bağışlayandır. -2 3- O, yedi göğü kat kat ayrı tabakalar halinde yaratmıştır. Rahman'ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bir bak iki gök-iki tabaka arasında bir yarık-bir çatlak görüyor musun? 67-Mülk 3 اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ O, yedi göğü kat kat ayrı tabakalar halinde yaratmıştır. Rahman'ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bir bak iki gök-iki tabaka arasında bir yarık-bir çatlak görüyor musun? -3 4- Sonra gözünü iki kere tekrar tekrar çevirip-bak. Sonunda o göz ufak bir çatlak bulamamaktan şaşkın-aciz ve yorgun olarak sana dönecektir. 67-Mülk 4 ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئاً وَهُوَ حَس۪يرٌ Sonra gözünü iki kere tekrar tekrar çevirip-bak. Sonunda o göz ufak bir çatlak bulamamaktan şaşkın-aciz ve yorgun olarak sana dönecektir. -4 5- Andolsun ki Biz yakın göğü dünya göğünü kandillerle süsleyip-donattık. Onu şeytanlar için atılan taşlar kıldık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. 67-Mülk 5 وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ Andolsun ki Biz yakın göğü dünya göğünü kandillerle süsleyip-donattık. Onu şeytanlar için atılan taşlar kıldık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. -5 6- Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Orası gidilip-varılacak ne kötü bir yerdir. 67-Mülk 6 وَلِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Orası gidilip-varılacak ne kötü bir yerdir. -6 7- İçine atıldıkları zaman onun kaynar haldeki uğultusunu işitirler. 67-Mülk 7 اِذَٓا اُلْقُوا ف۪يهَا سَمِعُوا لَهَا شَه۪يقاً وَهِيَ تَفُورُۙ İçine atıldıkları zaman onun kaynar haldeki uğultusunu işitirler. -7 8- Neredeyse içindeki cehennemliklere duyduğu öfkesinden çatlayacak. Herbir grup içine atıldığında, bekçileri onlara "Size bir uyarıcı-korkutucu gelmedi mi?" diye sorarlar. 67-Mülk 8 تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ Neredeyse içindeki cehennemliklere duyduğu öfkesinden çatlayacak. Herbir grup içine atıldığında, bekçileri onlara "Size bir uyarıcı-korkutucu gelmedi mi?" diye sorarlar. -8 9- Onlar "Evet. Bize gerçekten uyarıcı-korkutucu geldi. Fakat biz yalanladık ve 'Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir şaşkınlık-sapıklık içindesiniz' dedik" derler. 67-Mülk 9 قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ Onlar "Evet. Bize gerçekten uyarıcı-korkutucu geldi. Fakat biz yalanladık ve 'Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir şaşkınlık-sapıklık içindesiniz' dedik" derler. -9 10- Ve derler ki "Eğer kulak verip-dinlemiş veya akıl etmiş olsaydık, bu alevli ateşin halkı arasında olmazdık." 67-Mülk 10 وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ Ve derler ki "Eğer kulak verip-dinlemiş veya akıl etmiş olsaydık, bu alevli ateşin halkı arasında olmazdık." -10 11- Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateşin halkı rahmetten ve umuddan uzak olsun. 67-Mülk 11 فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateşin halkı rahmetten ve umuddan uzak olsun. -11 12- Rablerinden gaybda O'nu görmedikleri halde huşu duyanlara kalpleri saygıyla titreyenlere gelince, onlar için elbette mağfiret bağışlanma ve büyük ecir-mükafat vardır. 67-Mülk 12 اِنَّ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ Rablerinden gaybda O'nu görmedikleri halde huşu duyanlara kalpleri saygıyla titreyenlere gelince, onlar için elbette mağfiret bağışlanma ve büyük ecir-mükafat vardır. -12 13- Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun. Muhakkak ki O, sinelerin özünde olanı bilendir. 67-Mülk 13 وَاَسِرُّوا قَوْلَكُمْ اَوِ اجْهَرُوا بِه۪ۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun. Muhakkak ki O, sinelerin özünde olanı bilendir. -13 14- Yaratan yarattığını bilmez mi? O Latif'tir kullarına karşı çok ince-hassas ve lutfedicidir, Habir'dir her şeyden haberdar olandır. 67-Mülk 14 اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَۜ وَهُوَ اللَّط۪يفُ الْخَب۪يرُ۟ Yaratan yarattığını bilmez mi? O Latif'tir kullarına karşı çok ince-hassas ve lutfedicidir, Habir'dir her şeyden haberdar olandır. -14 15- Sizin için yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Böylece onun omuzlarında yürüyün ve O'nun rızkından yeyin. Sonunda dönüş O'nadır. 67-Mülk 15 هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا ف۪ي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِه۪ۜ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ Sizin için yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Böylece onun omuzlarında yürüyün ve O'nun rızkından yeyin. Sonunda dönüş O'nadır. -15 16- Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? O zaman o sarsılıp-sallanmaktadır. 67-Mülk 16 ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? O zaman o sarsılıp-sallanmaktadır. -16 17- Yoksa gökte olanın üzerinize taş yağdıran kuşlar göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz yakında Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz. 67-Mülk 17 اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباًۜ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذ۪يرِ Yoksa gökte olanın üzerinize taş yağdıran kuşlar göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz yakında Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz. -17 18- Andolsun ki kendilerinden öncekiler de Lut kavmi, Eyke halkı ve Fil ashabı da bunlar gibi yalanladı. Bir bak, inkarcıları inkarım nasıl oldu? 67-Mülk 18 وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ Andolsun ki kendilerinden öncekiler de Lut kavmi, Eyke halkı ve Fil ashabı da bunlar gibi yalanladı. Bir bak, inkarcıları inkarım nasıl oldu? -18 19- Onlar, üstlerinde kanat açıp kapayarak dizi dizi uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman'dan başkası engelleyip tutmuyor. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla görendir. 67-Mülk 19 اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٓافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُۜ اِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَص۪يرٌ Onlar, üstlerinde kanat açıp kapayarak dizi dizi uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman'dan başkası engelleyip tutmuyor. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla görendir. -19 20- Veya kuşları tutup-engelleyen Rahman'dan başka ona taş yağdırana karşı size yardım edecek ordunuz-askerleriniz kimdir? Kafirler ancak kendilerini aldatan bir gurur içindedirler. 67-Mülk 20 اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ Veya kuşları tutup-engelleyen Rahman'dan başka ona taş yağdırana karşı size yardım edecek ordunuz-askerleriniz kimdir? Kafirler ancak kendilerini aldatan bir gurur içindedirler. -20 21- Eğer O, rızkınızı tutup-kesecek olsa sizin rızkınızı verecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefret içinde direnip durmaktadırlar. 67-Mülk 21 اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي يَرْزُقُكُمْ اِنْ اَمْسَكَ رِزْقَهُۚ بَلْ لَجُّوا ف۪ي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ Eğer O, rızkınızı tutup-kesecek olsa sizin rızkınızı verecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefret içinde direnip durmaktadırlar. -21 22- Yüzükoyun sürünüp-giden mi daha çok hidayete ermiştir yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı? 67-Mülk 22 اَفَمَنْ يَمْش۪ي مُكِباًّ عَلٰى وَجْهِه۪ٓ اَهْدٰٓى اَمَّنْ يَمْش۪ي سَوِياًّ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ Yüzükoyun sürünüp-giden mi daha çok hidayete ermiştir yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı? -22 23- De ki "Sizi inşa edip yaratan, size genelde aynı işitme, görme duyusu ve özelde ayrı gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?" 67-Mülk 23 قُلْ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ De ki "Sizi inşa edip yaratan, size genelde aynı işitme, görme duyusu ve özelde ayrı gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?" -23 24- De ki "Sizi yeryüzünde çoğaltıp-yayan O'dur. Siz O'nun huzuruna gelip-toplanacaksınız" 67-Mülk 24 قُلْ هُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ De ki "Sizi yeryüzünde çoğaltıp-yayan O'dur. Siz O'nun huzuruna gelip-toplanacaksınız" -24 25- Derler ki "Eğer sadıklardan doğru sözlülerden iseniz bu vaad-tehdit ne zaman gerçekleşecek?" 67-Mülk 25 وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ Derler ki "Eğer sadıklardan doğru sözlülerden iseniz bu vaad-tehdit ne zaman gerçekleşecek?" -25 26- De ki "Bununla ilgili ilim-bilgi ancak Allah'ın katındandır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum." 67-Mülk 26 قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِۖ وَاِنَّمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ De ki "Bununla ilgili ilim-bilgi ancak Allah'ın katındandır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum." -26 27- Fakat onu yakın olarak gördüklerinde, inkar edenlerin yüzleri kötüleşip-kararır ve onlara "İşte sizin alay ederek isteyip durduğunuz budur" denir. 67-Mülk 27 فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَق۪يلَ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ Fakat onu yakın olarak gördüklerinde, inkar edenlerin yüzleri kötüleşip-kararır ve onlara "İşte sizin alay ederek isteyip durduğunuz budur" denir. -27 28- De ki "Bana görüşünüzü söyler misiniz? Beni ve benimle birlikte olanları Allah dilerse helak eder veya rahmetiyle esirger. Peki sizi
Görüntüleme Kur'an-ı Kerim Arapça Oku Enfal Sûresi - Enfal Sûresi - Enfal Sûresi - Enfal Sûresi - Enfal Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Bu sayfada görmüş olduğunuz Kur'an-ı Kerim sayfaları Hayrat Neşriyat tarafından sunulan Hüsrev Hatlı Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş Kur'ân-ı Kerim Arapça ' Oku >> << Kur'ân-ı Kerim Arapça ' Oku
mulk suresi arapça oku enfal